Mithat Baş


19. Yüzyılda Ordu

Karadeniz sahillerindeki yerleşkelerin bazılarında kasabalaşma süreci 18. yüzyılda başlamıştır.


19. Yüzyılda Ordu

Mithat Baş-Karadeniz Bayrak

Karadeniz sahillerindeki yerleşkelerin bazılarında kasabalaşma süreci 18. yüzyılda başlamıştır. Bu yüzyılda Kaza-i Bayramlu-yı Ordu’nun idari merkezi olan Bucak Nahiyesi, iskelesi olmasının getirdiği avantajla çevresindeki diğer yerleşkelerden önce kasabalaşma sürecine girmiştir.

19. yüzyılda imparatorluğun büyüyen uluslar arası ticaretine hizmet eden liman kentlerinin ortaya çıkması sayesinde kıyı bölgelerinde nüfus yoğunlaşması ve bunun sonucunda da kasabalaşma süreci görüldü. Bu nüfus yoğunlaşmasından Bucak Nahiyesi de nasibini aldı. Kasabalaşma sürecinde iskele, cami ve Pazar yeri önemli bir rol oynadı. 

19. yüzyılda Ordu Kazası ile ilgili bilgilere arşiv belgelerinin yanı sıra salnamelerde de rastlanır. Osmanlı döneminde ilk salname 1846 yılında “Devlet-i Aliyyeyi Osmaniye Salnamesi” adıyla yayınlandı. 1869 yılından itibaren Ordu’yla ilgili bilgiler “Trabzon Vilayet Salnamesi” adıyla yayınlanan salnamelerde verilmeye başlandı. Bu salnameler 1910 yılına kadar düzenli bir şekilde yayımlanmaya devam etti.

Bir tür yıllık olan salnamelerde geçmiş yılın olaylarını, ticaret, sanayi ve istatistik bilgilerini görmek mümkündür. Bunların yanı sıra o yıla ait devlet kuruluşları ve buralardaki görevlilerin adları da kaydedilen bilgiler arasındadır.

1870 Tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi’nde;  Ordu kasabasında bakırcı, kuyumcu, kantarcı, tabanca ve tüfek imalatçıları, çakmak ve kesici alet yapan sanatkârların bulunduğu, bunların imal ettikleri eşyaların gerek kaza dahilinde gerekse civar kazalarda pazarlandığı bildirilmektedir. Ayrıca Ordu köylerinde gürgenden kürek ve ağaçtan çanak çömlek yapıldığı, hasır süpürgesi imal edildiği ve bunların Ordu iskelesinden gemilerle Rusya’ya ihraç edildiği belirtilmektedir. Yine Vona limanının iskelesi olan Kozağzı’nda kayık ve sandal yapıldığı, Ulubey ve Habsamana nahiyelerinde yünden şal, kendirden keten dokunarak Ordu’nun her tarafında satıldığı kaydedilmektedir.

1872 yılında Doğu Karadeniz’de vapur işleten dört kumpanya vardı. Bunlardan ilki İstanbul-Batum arasını bir haftada alan ve hem giderken, hem gelirken kazalara uğrayan Favaid-i Osmaniye Kumpanyasına ait vapurlardı. İkincisi Rusya Kumpanya vapurları, Üçüncüsü Avusturya Kumpanya vapurları ve dördüncüsü ise Fransa Kumpanya vapurları idi. Bu yabancı vapur işletmelerinin Ordu’da acentelikleri vardı. Bu kumpanyalara 1906 yılında Yunan Kumpanya vapurları da eklenmiştir.

1889 yılında Ordu’da “Düyun-u Umumiye Memurluğu” da kurulmuştur. İpek, tütün, balık avı, tuz, içki ve puldan alınan devlet gelirleri, “Rüsumu Sitte” adı altında Osmanlı Devleti’nin dış borçlarının ödenmesi için kurulan Düyunu Umumiye İdaresi’ne verilmişti. Bu gelirleri toplayanlar da tamamen yabancı devletlerin temsilcileriydi.

Vital Cuinet’e göre 1890 yılı başlarında Ordu İskelesi’nden gerçekleştirilen ihracat 12.500. Ton’dur. Değeri 2,5 milyon franktır. 1889 yılında Ordu İskelesi’ne 145’i Osmanlı, 108’i yabancı olmak üzere 253 buharlı, 54’ü Osmanlı, 1’i yabancı olmak üzere 55 yelkenli gemi gelmiştir.

1904 yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi’ne göre 1901 yılında toplam 7.750.000 kıyye (1 kıyye = 1 okka = 1283 gr.) mal ile 7.395.100 adet yumurta satılmıştır. Değeri 14.834.000 kuruştur. Bunun içinde 3.000.000 kıyye mısır, 2.500.000 kıyye fasulye başta gelir. En çok gelir getirenler ise mısır, iç fındık, fasulye, ceviz içi ve yumurtadır. Ayrıca dış satımın içinde deri, yün, balıkyağı, balmumu, meyve, arpa, yulaf, kendir ve keten tohumu da dikkat çeker.

Yumurta, Ordu bölgesinin en eski ihraç ürünleri arasında yer almaktadır. Yumurta miktarının 1900 yılında 2500 sandık, 1902 yılında da 3840 sandık olduğu anlaşılmaktadır.

Hayvan ürünlerinden yün, Ordu’nun en önemli ihraç maddeleri arasındadır. 20. yüzyılın hemen başında Ordu İskelesi’nden 130 tondan fazla yün ihraç edilmiştir. Ayrıca balıkyağı da en önemli ihracat ürünleri arasındadır.

Yörede balıkçılık da yapılmaktaydı. 20. yüzyılın başlarında (1910–1913 yılları arasında) Ordu’da yıllık ortalama 150 ton balık avlandığı ve 180.000 kuruş gelir elde edildiği belirtilmektedir. Bu balık avcılığında parakete, saçma, ığrıp ve kalkan ağları gibi gereçler kullanılmaktaydı. Genellikle de kalkan, minakop, barbunya, tirsi, mezgit vb. türü balıklar avlanmaktaydı. 

Aynı yıllarda tatlı su balıkları da avlanmaktaydı. Turnasuyu Çayı’nda alabalık, sazan ve yayın, Melet Irmağı’nda (Melanthius) kızılkanat ve bayıklıbalık avı yapıldığı ve bu balıkların saçmayla avlandığı belirtilmektedir.

Aynı yıllarda dış alımın 13.672.500 kuruş olduğu belirtilmektedir. Ordu İskelesi’ne gelen dış alım malları içinde tuz, kahve, çay, şeker, yün ve işlenmiş pamuk önemli yer tutmaktadır. Ayrıca zeytinyağı, sabun, çuval, gazyağı, demir, bakır, çelik, çivi, deri, tütün, sigara ve çeşitli eşyalar da ithal edilen mallar arasındadır.

Osmanlı Devleti, 1876 yılından beri buğday ithal etmekte idi. Bu kadar geniş topraklara sahip koskoca imparatorluğun buğday ithal etmesi düşündürücüdür. Ordu şehri de, 20. yüzyıl başlarında Romanya’dan ithal edilen un ve ekmeklik buğdaya bağımlı kalmıştı.  

Kasabalaşma sürecinde Ordu’daki yapılaşmayı şöyle sıralamak mümkündür.

Bucak İskelesi’nde Seyyid el-Hacı İbrahim Ağa Camii 18. yüzyılın ikinci yarısında yılında yapılmış, ancak ahşap olduğu için kısa sürede yıpranmıştır.  Ali Ağa buraya yeni bir cami yaptırmıştır. Bugün mevcut olan ve Orta cami (Atik Ali Paşa camii) diye bilinen bu caminin kitabesi 1801 (1216) tarihlidir. Halk arasında bu camiye “Atik İbrahim Paşa Camii” de denilmektedir.

Bu süreçte kasabada yeni inşa faaliyetleri de gerçekleştirildi. Bugünkü sebze pazarı arkasındaki Mustafa Bey Çeşmesi (1816) yılında yapıldı.  1827-1941 yılları arasında Orta Cami’nin biraz ilerisinde Verem Savaş Dispanserinin bulunduğu yere Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa, daha sonra Kadiri tekkesi olarak kullanılan medreseyi inşa ettirdi.

Osman Paşa bir yandan derebeyleri ile mücadele edip Karadeniz sahillerine huzurun gelmesi için çalışırken, bir yandan da bazı kasabalara medrese ve şadırvanlar da inşa ettirmekteydi. Bu kasabalardan biri de Ordu kasabasıydı. Osman Paşa o yıllarda Trabzon Vilayeti’ne bağlı bir kaza merkezi olan Bucak (Ordu) kasabasına bir şadırvan ile bir medrese inşa ettirmiştir. Her iki eser de 1833–1835 tarihleri arasında yapılmıştır. Osman Paşa, 1827–1841 yılları arasında Trabzon Valiliği yapmıştır.

19. Yüzyılın ilk çeyreğinde Kasabaya göç ettirilen gayrimüslimler de okul ve ibadethaneler yapmaya başladılar. Zafer-i Milli Mahallesi’nde Ermeni Kilisesi (1842) ve daha sonra İsmetpaşa İlkokulu’na dönüşen Ermeni Okulu (1858-1860), Düz ve Elmalık Mahallelerinde birer Rum Kilisesi’nin (1868) temelleri atılmıştı.

1847’de Bucak Kasabası’nda 580 mesken vardı. Bütün bu yapılar, yeni kasabaya adını veren Bucak Mahallesi’nden itibaren batıya, sahile ve Boztepe eteklerine doğru yayılmış ve Selimiye, Saray, Aziziye, Şarkiye, Düz, Zafer-i Milli ve Taşbaşı mahallelerini oluşturmuştu.

Günümüzdeki Taşbaşı Mahallesi’nde bulunan kilise 1853 yılında yörede yaşayan Rumlar tarafından yapılmıştır. Doğu- batı doğrultusunda uzanan yapı, bazilikal planlıdır. Yapının doğusunda büyük bir apsis, yanlarında iki küçük apsis yer almaktadır. Kilisenin ana mekânı iki sıralı üç sütunla üç nefe ayrılmıştır.

Kirazlimanı Mahallesi’ndeki “Oluksuyu Çeşmesi” de 1842 tarihinde yapılmış, Ordu kasabasının eski yapıtlarından birisidir. Günümüzde Soğuksu Çeşmesi olarak da tanınmaktadır.

1869 yılında “Bucak Belediyesi” kuruldu.

Bucak Belediye’si aynı zamanda Trabzon Vilayetine bağlı ilçeler arasında, 1869 yılında kurulan ilk belediye teşkilatı olma özelliğini taşır.

1870 Yılında, Bucak Kasabası’nın adı, ORDU olarak değiştirilmiş ve yeni bir meclis teşkil edilmişti.  Kaldı ki kasaba, zaten halk tarafından öteden beri Ordu olarak anılmaktaydı. Ordu adı, Trabzon Vilayet Salnamelerinden sadece 1969 tarihli salnamede “Bucak Kazası” olarak geçmekte, diğer salnamelerin tümünde “Ordu Kazası” olarak belirtilmektedir.

Ordu kent merkezi, 1883 Temmuz ayında geçirdiği büyük bir yangın sonucu tamamen yanmıştır. Bu tarihten sonra kasaba yeniden kurulduğu için bu olay, Ordu şehir tarihi için bir milat olarak kabul edilir

Katırcı oğlu Mustafa Ağa’nın Belediye Başkanlığı’na başlamasından birkaç ay sonra 1883 yılı Temmuz ayında, Ordu çarşısında büyük bir yangı çıkmıştır. Tamamen barakalardan ibaret olan çarşıda çıkan yangınla, büyük bir saha tamamen yangının tahribatına maruz kalmıştır. Bu yangın, Ordu şehrinin yeniden yapılmasında ve düzenlenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

1894 yılında Belediye Başkanı olan Felek zade Süleyman Ağa’nın belediye başkanlığı dönemi, Ordu şehir tarihinde yeni bir devrenin başlangıcıdır.

Günümüzdeki Ordu şehrinin yeniden kurulumu, Felek zade Süleyman Ağa tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle de kendisi “şehrin kurucusu” olarak anılır.

 Günümüzde adları Süleyman Felek ve Sırrı Paşa olan iki ana cadde, çarşıyı Fidangör yakınından Tahıl Pazarı’nın biraz ilerisine kadar boydan boya kat ederken, iki ana caddeye paralel olarak Kumluk’tan yine Tahıl istikametinde bir üçüncü cadde olarak Osman Paşa Caddesi açılır. Bu caddeler, yine birbirine dik şekilde deniz yönünde ara sokaklarla kesilerek, denizden gelen serin havanın çarşının her tarafına yayılması sağlandı.

Ordu şehrine yeni yapılan konaklar da şehrin görünümünü bir hayli değiştirmiştir. Felek zade Süleyman Ağa’nın belediye başkanlığı döneminde, günümüzde etnografya müzesi olarak kullanılan “Paşaoğlu Konağı” da yaptırılmıştır. Bu konağı, 1896 yılında Paşaoğlu Hüseyin Efendi yaptırmıştır. Taşları Ünye’den, ahşap malzemesi Romanya’dan ve yapım ustalarının da İstanbul’dan getirildiği bina günümüzde bile bütün ihtişamıyla ayaktadır. 

 

KAYNAKÇA

Çebi Sıtkı, Ordu Şehri Belediye Tarihi, Ordu 2002

Yediyıldız Bahaeddin, “Ordu” TDV İslam Ansiklopedisi Cilt:34

Baş Mithat, Ordu Yöresi Tarihi, Ordu Belediyesi Yayını, Ordu 2012

Gürsoy Ahmet, Şehir Coğrafyası Yönünden Ordu, Doktora Tezi 1998

Yıldız Adnan, Osmanlı Belgelerinde Ordu, İstanbul 2013