AVRUPA VE TÜRK DÜŞMANLIĞI
Avrupa’nın genlerine kadar işlemiş Türk düşmanlığı söylemlerini, çoğumuzun saygın düşünürler ve yazarlar olarak bildiğimiz kişilerin kalemlerinden örnekler vererek Güneri Cıvaoğlu Milliyet’teki köşesinde açıklamış. Bazılarını yeni duyduğum bu ifadeleri sizlerle paylaşmak istedim.
Alman Papaz Martin Luther (1483-1576), Hıristiyanlıkta reform hareketlerini başlatan kişilerden biridir. Hoşgörüyü esas alan özgürlükçü bir din anlayışını esas almıştır. Ama Türklere karşı pek de öyle görünmüyor. Bakınız ne diyor:
“Türkler, Tanrı’nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır…Bir Türkü öldüren vicdan azabı duymamalı, tersine Hıristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır. Eğer Samson gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm.”
Fransız Filozof Voltaire (1694-1778)…Fransız devriminin ve aydınlanma hareketinin öncülerinden. Hani ünlü “Fikirlerine katılmıyorum, ama fikirlerini özgürce dile getirmeni sonuna kadar savunacağım” diyen Filozof. Ama Türklerle ilgili Rus Çariçesi II. Katerina’ya yazdıkları beni şaşırttı:
“Yüce majesteleri, Türkleri öldürerek bana yeniden hayat veriyorsunuz. Siz Avrupa’nın gücünü aldınız. Türk dilini ve onu konuşanları Avrupa’dan sürmek gerek. İnsanlığın iki büyük baş belası var, birincisi veba, ikincisi Türkler. Hümanizm ilkem olmasaydı Türklerin hepsinin kökünün kazınmasını isterdim. En az birkaç Türk’ün öldürülmesine katkıda bulunmak isterdim.”
Voltaire böyle deyince Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Türk düşmanlığına kızmaya ne hacet var.
Ya “Felsefenin Temel İlkeleri” adlı kitabı yazarak materyalizmin felsefi tabanını yaratanlardan biri olan Alman Filozof Friedrich Engels’e (1820-1895) ne demeli? Gençliğimizde birçok eserini okuduğumuz bu filozof bile bakın ne demiş Türkler için:
“Avrupa’nın en güzel toprakları ayak takımının egemenliğinden kurtarılacaktır. Zaten Türkler devleti ve asker gücünü ellerinde tutmasalardı çoktan yok olup giderlerdi. İşin doğrusu Türklerin ortadan kaldırılmaları gerekir.”
Yukarıdaki ifadeler, değişik yüzyıllarda yaşamış ve Avrupa halklarının düşünce hayatını şekillendirmiş insanlara ait. Avrupa’da neden Türklere ikinci sınıf muamele edildiği ve neden her seferinde bir sorun çıkarıldığı apaçık belli.
Kuşkusuz bizim tarihimizde de sorunlu yıllar, sorunlu olaylar vardır. Ancak arşivlerimiz, araştırmalar için açıktır. Arşivlere girmeden olayları tek yanlı yorumlamak, bir halkı tümüyle suçlu ilan etmek, başkalarının ithamlarını düşüncesizce kabullenmek, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” entelektüel anlamda soysuzluktur. Bu durum, insan olarak herkesin karşı çıkması gereken bir durumdur.
Türkler, 20. yüzyılı kan gölüne çeviren batılıların karşısında "yunmuş yıkanmış" tır.