Necdet Topçuoğlu

Tarih: 04.12.2024 00:00

AYDIN MENDERES VE ENGELLİLER GÜNÜ

Facebook Twitter Linked-in

AYDIN MENDERES VE ENGELLİLER GÜNÜ

Necdet Topçuoğlu

Rahmetli Aydın Menderes ile menfaatsiz, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bir dostluğumuz vardı. Geçirmiş olduğu ağır trafik kazasından sonra yatağa bağımlı olarak yaşıyordu. Kendi ifadesiyle o artık bir engelliydi. Ancak ben kendisine, beyinde engel yoksa, insan engelli sayılmaz derdim. İyi bir teselli sağol  derdi. Ayda iki defa çay yolundaki evine gider hem sohbet eder, hem de kendisine kitap okurdum. Aynı destekleri yapan bir kaç dostu daha olduğunu biliyordum.

Bana bahçesinin sulama suyu parasının çok yüksek gelmesinden şikayet ederdi. Kendisine damla sulama yaptırmasını önermiştim. Bu sistemin nasıl olduğunu bilmediği için benden açıklama istemişti. Ben de su tasarrufu sağlayan bir sulama yöntemi dedim. Ayrıntılı açıklamaları yaptıktan sonra ikna oldu. Bana bir iyilik yaparmısın dedi. Tabi efendim size yardımcı olmaktan çok mutlu olurum dedim. Elektrikli arabasıyla bahçeye çıktık. Eşi Ümran Hanım da geldi. Ben nasıl olacağını birde orada gösterdim. Oldukça sevindiler ve sık sık telefon edip, ne zaman yapılır diye soruyorlardı.

Tanıdığım arkadaşlarıma anlattım, hiç sorun değil ortaklaşa yaparız dediler. Arkadaşlar kısa sürede işe başladılar ve sistemi kurdular. İş bittikten sora çalıştırarak kendisine bilgi verdik. Çok beğendi ve borcunun ne kadar olduğunu sordu. Ben de efendim tesisi kuran arkadaşlar bir çayınızı içmek, bir de kitaplarınızdan imzalı bir set istiyorlar dedim. Çay ikram edip sohbet etmekten ve kitaplarımı hediye etmekten mutlu olurum. Ancak yaptıkları işin bir bedeli olmalı diye söyledi. Karşılıksız birşey kabul emek istemiyordu.

Efendim arkadaşlar çay içmeye gelince bir de siz sorarsanız daha iyi olur dedim. Çaylar içildi, rahmetli trafik kazasında sakat kaldığı için imza atamıyordu. Bir bilekliği vardı onu giydirip imzayı biz attırıyorduk. İmza ve hediye işi de tamamlandı. Sonra arkadaşlar size borcum ne kadar diye sordu. Ziraat Yüksek Mühendisi olan dostum, efendim borcunuz yok diye cevap verdi. Dini vecibeler çerçevesinde karşılıklı hediyeleştik diye cevap verdi.

Sizde olan bu kitaplardan bizde yok, bizdeki sulama sisteminden de sizde yok. Herkes kendisinde olanı vermiş oldu. Şayet bir değerlendirme yapmak gerekirse biz çok borçlu kalırız, deyince rahmetli çok duygulandı. Bir süre suskun kaldı. Sonra bana dönerek, beni böyle insanlarla tanıştırdığın için çok teşekkür ederim Necdet Beyefendi dedi.
Arkadaşlar gittikten sonra biz biraz daha sohbet ettik.

Konu dönüp dolaşıp siyasete geldi. Necdet Beyefendi, bana biz bu orduyu (TSK) kapatmak, lav etmek istiyoruz diyorlar dedi. Kanım dondu. Kimler diye soramadım. Yorum da yapmadım.  Sadece dinlemekle yetindim. Yahu bu ordu benim babamı astı. Mesele duygusal olsa bunu benim istemem lazım dedi. Ordu ve Yargı ailemizi perişan etti. Biz kaderimize razı olduk ama devletimize kin ve nefret duymadık dedi. Kişilere, adaletsiz Savcı ve Hakimlere kinim var ama kurumlara asla kin duymadım dedi.

Ordu ve Yargı bu memlekete lazım. Ordusuz, Yargısız devlet olurmu diye söylendi. Haklısınız efendim dedim. Yorum yapmadım. Aradan geçen 20 yılı aşkın süreden sonra, Ergenekon, Balyoz, 15 Temmuz isyanı ve Yargıda meydana gelen hesaplaşmaları gördüğümde daha iyi değerlendirme imkanı buluyordum. Pazılın parçalarını birleştirdiğimde planlar gözümün önünde daha da netleşiyordu.

Necdet Beyefendi, biz kaderi kötü yazılmış bir aileyiz. Babam asıldıktan sonra rahmetli annem ve kardeşlerim çok acılar çektik. Kader herbirimizi bir köşeye savurdu. Ölmek istedik dualar ettik ama kabul olmadı. Ailemizde intiharlar oldu diye dert yandı. Sonunda bir ben kaldım ve engelli olarak gün sayıyorum derdi. Eşi Ümran Hanım beni uğurlarken, daha sık gel, sen Aydın'a iyi geliyorsun derdi. Beni TÜSİAV Başkanı kadim dostum Veli Sarıtoprak  tanıştırmıştı. Ayrıca onunla birlikte de giderdik.

Birgün ona Aydın'dan bir tanıdığı telefon etmiş. Aydın Bey Engelliler Günün kutlu olsun demiş. Bozuntuya vermedim ama çok üzüldüm dedi. Yahu arkadaş, engelliler günü bayrammı da kutluyorsun diye söylenirdi. Işte o telefondan sonra "Üç Aralık" benimde günüm oldu demişti.
Aydin Bey'in muhafazakar demokrat olduğunu söylemekte hiçbir tereddüt yok. Ailesinin yaşadığı acı olaylar karşısında, ne yaparsın, "dünün güneşi ile bu günün çamaşırını kurutamazsınız, yeni güneşli günler dilemeliyiz" derdi. Tecrübe olarak kendisinden çok şey öğrendim. Aydın Bey yaşam mücadelesi ile, beyinde engel yoksa insan engelli değildir görüşünün en güzel örneği olmuştur. Mekânı Cennet olsun.

(03, Aralık, 2024-Ankara)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —