BAKANIN AĞZINDAKİ BAKLA
Necdet Topçuoğlu
Erdoğan Kabinesinin, Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, emeklilere yeni zam var mı sorusuna verdiği cevapta. ‘’ biz emeklilerimizin maaşlarını düzenli bir şekilde ödeme telaşı içindeyiz’’ dedi. Nihayet sonunda baklayı ağzından çıkardı. Aslına bakarsanız gerçeği itiraf etmiş oldu. Para istemek kolay, vermek o kadar kolay değildir. Olmayan parayı kimse ödeyemez. Vedat Işıkhan, maaş ödemelerini düzenli ve zamanında yapamayabiliriz demek istemiştir. Şimdi herkes oturup, başını iki elinin arasına koyup, bir defa değil, iki defa düşünmelidir. Bu iktidar parayı kullanma tercihini bir avuç oligarşiden yana kullanmaktadır.
İktidar yıllardır yaptığı uygulamalarla, emeklilik sistemini bozmuştur. Şimdi faturayı emeklilere kesmek istemektedir. Bunların Emeklilik Kanunu hakkında zerre kadar bir bilgisi olmadığını düşünüyorum. Bozdukları sistemi düzeltmeye çalışacakları yerde, emekliye düzenli maaş ödememekten dem vurmaktadırlar. Bakan Bey kardeşim, sana doğruları anlatayım. Faydası olmaz ama, hiç olmazsa okuyanlar haklarının ne olduğunu öğrenirler. Emeklilik, çalışma hayatı sonucunda elde edilen bir kariyer değil, Kanunla ulaşılan bir statüdür. Aynen eğitim sonucunda alınan diploma gibidir. Kazanılmış haktır ve kimse geri alamaz. Temel prensip, emekli olunan yaş ile ölüm yaşı arasındaki mesafenin kısa olmasıdır.
Genel prensiplerin aksine, Türkiye erken emeklilik cennetidir. Bu anlayış sistemi yok etmeye yöneliktir. Kırk yaşında emekli olan bir kişinin, ölünceye kadar maaş almasını sağlayacak sistem dünyanın başka ülkesinde yoktur. Ayrıca Türkiye de emekli öldüğü halde maaşı yaşamaktadır. Bu maaş dul eş ve durumları Kanuna uyan çocukları arasında paylaşılmaktadır. Sistemde hiç pirim ödemeden maaş alan emekliler bulunmaktadır. Sosyal güvenlikten faydalanma bakımından sistemde büyük adaletsizlikler bulunmaktadır. Karı, Koca çalışan iki çocuklu bir aile, ödediği iki prim ile, dört kişinin sosyal güvenliğini sağlarken, asgari ücretli olup, eşi çalışmayan on çocuklu bir aile, ödediği tek prim ile, 12 kişinin sosyal güvenliğini sağlamaktadır. Bu düzeltilmesi gereken büyük adaletsizliktir.
Emekli maaşlarının hesaplanmasında, fiilen çalışanların maaşları ile, bir denge kurulmuştur. Yasalarla konulan bu denge korunmak zorundadır. Dengenin korunması için çalışana ne veriliyorsa emeklisine de aynısı yansıtılmak zorundadır. Aksi halde, aradaki makas açılır ve düzeltilmesi imkânsız hale gelir. Örneğin çalışanlara 8 bin TL seyyanen para verilir, emeklilere verilmezse yasalarla kurulan denge bozulmuş olur. Düzeltilmesi ileride sorun yaratır. Bütün çalışanların emeklilik hakları Kanunla güvence altına alınmıştır. Maaş ve sosyal hakları hazine güvencesi altındadır. Çalışanların ödemiş oldukları pirimler ile emekliler maaş almaktadırlar. Primler maaş ödemesine yetmediği takdirde fark bütçeden karşılanmaktadır. Dengeler bozulursa emeklilik sistemi bütçenin kara deliği haline gelebilir, buna meydan verilmemelidir.
Kırk yıllık çalışma hayatımda gördüğüm bütün Hükumetler, emeklilik sistemi ile oynaya, oynaya sistemin gelir gider dengesini bozmuşlardır. Bu durum düzeltilmezse, yakın gelecekte sistem tıkanacaktır demiştim, o günler yaklaşmıştır. Dünyada sosyal güvenlik kurumlarının gelir gider dengesini sağlayabilmesi için ideal oran, bir emekliye 4 çalışanın bakmasıdır. Uluslararası standartlar böyle kurulmuş, hesaplar bu denge üzerine oturtulmuştur. Türkiye'de de böyleydi, bu kifayetsiz cahiller, siyasi popülizm uğruna saat gibi işleyen sistemi bozdular. Maalesef Türkiye'de bir emekliye düşen çalışan sayısı 1,53 seviyesine inmiştir. Aslında sistem zora girmiş, ekonominin kara deliği haline gelmiştir. Temel prensip, bütçeye yük olmadan, fiilen çalışmakta olanların ödedikleri primlerle, emeklilerin maaşlarının ödenebilmesidir.
EYT'lilerin bir kısmı hariç, yaklaşık olarak 16 milyon emekliyi, 22 milyon çalışan prim ödeyerek fonlamaktadır. buna ne kadar EYT'linin daha ekleneceği henüz netleşmemiştir. İpin ucu kaçmış, toplanması mümkün değildir. dünya ortalamasına göre 16 milyon emekli varsa (4x16=64) milyon çalışanın olması gerekmektedir. Halbuki Türkiye de 22 milyon çalışan bulunmaktadır. Emekli sayısını sabit tutup, çalışan sayısını %100 artırsanız bile dünya ortalamasına ulaşmak mümkün değildir. Sigorta pirimi ödemeyen mülteci işçiler nedeniyle SGK kan kaybetmektedir. Siyasi iktidarlar oy toplamak amacıyla SGK sisteminin ayarını bozmuşlardır. Ayarını bozduğunuz kantar şimdi Hükumet olarak sizi tartmaktadır. Prim ödemeden işçi çalıştırılırsa bu sistem nasıl yaşar? Kafaları düzeltmeden, ekonomi düzeltilemez. Çözümü hiç bir partinin tek başına gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Çalışanlar ve emekliler, bankamatiğe gittiğinde, ATM de para yoksa, biliniz ki devlet iflas etmiştir. Geçmiş olsun, harç bitti inşaat paydos denilecektir. Olmayan parayı kimsenin vermesi mümkün değildir. Daha nasıl anlatalım, hakaret mi edelim. Felâketi söylüyorum, anlamamak için, kör ve sağır olmak gerekir. Ben görürüm, ya da görmem, bu felâket bir gün gelecektir. Vedat Işıkhan’ın konuşmasından çok da uzak olmadığı anlaşılmaktadır. Hükumetin görevi dert yanmak değil, sosyal güvenlik reformunu bir an önce gerçekleştirip, sistemi bütçeye yük olmaktan kurtarmaktır. Emeklilik Kanunu sadeleştirilmeli ve sistem para sızdırma kapısı olmaktan çıkarılmalıdır. Erbakan döneminde dövizle emekli edilenler, her dönemde sahte raporlarla malulen emekli edilen yandaşlar dengeleri alt üst etmiştir. Işıkhan şimdi çıkmış para yok diyor. Para vardı ama sizi doyurmaya yetmedi kardeşim.
Bir kurum denetlenmezse olacağı budur. Normal hukuk düzeninde SGK’nın 6085 Sayılı Kanun’a göre Sayıştay tarafından denetlenmesi gerekir. Ancak 4 Numaralı Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu kurum denetimden kaçırılmıştır. İçeride nelerin döndüğü bilinmemektedir. Hükumet bu önerdiğimiz reformları yapacağı yerde, TÜİK’in enflasyon rakamları üzerinden emeklinin maaşlarını kırpmaya çalışmaktadır. Emekliler kimsenin kapıkulu değildir. Yıllarca ödedikleri primlerle kendi ekonomik geleceklerini kurmuş kıdemli yurttaşlardır. Kimse emekliye babasının cebinden para vermemektedir. Ancak anayasa ve kanun tanımaz kafalar bunu anlamamaktadır. Sorunları çözmedikleri gibi, sigorta primlerini tahsil etmeyerek, yandaşlara sıfır faizli kredi gibi kullandırmaktadırlar. Bu durum sisteme tam bir ihanettir.
Geçenlerde Ankara Büyükşehir Belediyesinden yardım alan bir hanım kardeşimle konuşuyorduk. Ben emeklilerin çok fazla mağdur edildiklerinden bahsediyordum ki, hanımefendi rahatsız oldu. Bırak ağabey, Peygamberimiz zamanında emeklilik mi vardı dedi. Ben şok oldum, hiç düşünmemiştim. Demek ki sadaka kültürü ile yetişen böyle bir altyapı oluşturmaya çalışmaktadırlar. İşte Arap kültürünü din zanneden bu kafalar olduğu sürece, Arabesk siyasetin taban bulması zor değildir. Hükumetin emeklilik reformu diye bir derdi yoktur. Zaman içinde bütün emeklileri, açlık sınırının altında, ortalama bir ücrette eşitlemek istemektedirler. Emekliler dinamik bir toplum kesimi olmadıkları için, Hükumet tarafından kayda değer bulunmamaktadır. Bu hususta çalışanlar destek vermedikleri için, ciddi hata içindedirler. Aslında her çalışan bir gün bu emekliliği tadacaktır. Bu görüşlerimin Vedat Işıkhan’a ulaşacağından emin olabilirsiniz.
(16, Ocak, 2025-Ankara)