Necdet Topçuoğlu


DERDİMİZ UÇAK DEĞİL BAYRAK VE ŞEHİTLERDİR

Tarihte bordosuna Türk Bayrağı çekilmiş olan bir gemi düşman tarafından batırılmıştır


DERDİMİZ UÇAK DEĞİL BAYRAK VE ŞEHİTLERDİR

Necdet Topçuoğlu

Tarihte bordosuna Türk Bayrağı çekilmiş olan
bir gemi düşman tarafından batırılmıştır. Konu Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na getirilir. Bir Mebus söz alır ve Hükumeti sert bir şekilde eleştirir. Eleştirileri cevaplamak üzere Hariciye Nazırı söz alır ve kürsüye gelir. Konuyu epeyce dolandırdıktan sonra, o gemi zaten hurda ve çürüktü der ve kürsüden iner.

Hükumeti eleştiren milletvekili tekrar söz alır ve kürsüye gelir. Yüce Meclisin Sayın Mebusları, ben Hariciye Nazırının bahsettiği çürük gemiyi değil, o geminin bordosunda asılı bulunan Bayrağımızı ve şehitlerimizi sormuştum der ve kürsüden iner. Bayrak bir Milleti temsil eden semboldür. Şehitler ise kanımızdan kan, canımızdan canlardır. Elbette Bayrağımızın onurunu ve şehitlerimizin hesabını sormak milletimizin hakkıdır.

Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine kayıtlı, C-130 tipi kargo uçağımız, Azerbaycan'ın Gence şehrinden dönerken, Gürcistan topraklarına 5 kilometre girdikten sonra düşmüştür. Bu vesile ile söz konusu uçağın, Suudi Arabistan askeri envanterinden çıktıktan sonra, ikinci el piyasasından satın alındığı öğrenilmiştir. Her olayda olduğu gibi, bu olayda da insanlar iki gruba ayrılmışlardır. Bir grup olayı fırsat bilip insafsız eleştirileri yaparken, diğer grup bu uçak zaten yaşlı ve hurdaydı demektedir.

Burada önemli olan, uçak teknik bir arıza sebebiylemi düştü, yoksa bir saldırı sonucu düşürüldümü, bu husus aydınlatılmalıdır. Uçaklarda iki tane kara kutu bulunmaktadır. Bunlardan birisi uçaktaki ekipmanların çalışması ile ilgili teknik kayıtları, diğeri ise kokpitteki pilotların konuşmalarını kaydetmektedir. Söz konusu kayıtların çözülmesi ve kaza kırım ekibinin vereceği rapor incelikten sonra, düşmenin sebebi kesinlik kazanacaktır. Ancak sonuç muhtemelen devlet sırrı denilerek açıklanmayacaktır.

Bu konuda uzmanlığı olanlar lafı dolandırıp durmaktadırlar. Hiç kimse gerçek görüşünü söyleme cesaretini gösterememektedir. Herşeyden önce teknik arıza sonucu düşmediği kuvvetle muhtemeldir. Uçağın parçalanarak düşmesi, bir patlamanın olduğuna işaret etmektedir. Patlama içeride olmuşa, Eşref Bitlis'in uçağına yapılan sabotaj türü bir ihanetten şüpelenmek gerekir. Dışarıdan bir saldırı olmuşsa zaten radar izi mutlaka tespit edilecektir.

Kazanın Gürcistan topraklarında olması bile araştırılmalıdır. Bir sabotaj varsa enkazın olduğu yerdeki delillerin karartılması söz konusudur. Azerbaycan topraklarında delilleri karartamayacaklarını düşünenler, zaman ayarlı sabotajı Gürcistan topraklarına taşımış olabilirler. Buraya kadar olanların açıklanması devlet sırrı kapsamında görülmemelidir. Gerekli açıklamalar yapılarak kamu oyu bilgilendirilmelidir.

Bu olayda istihbarat örgütlerinin parmağı varsa, bu konu devlet sırrı kapsamına girer. Devlet bu olayı hafızasına not eder ama açıklamaz. Ancak bizim anladıklarımızı ifade etmemiz yurttaş olarak hakkımızdır. Uçağın düşürülmesinde KGB parmağı varsa, Rusya Azerbaycan'ın Türkiye üzerinden NATO'ya yaklaşmasına karşı çıkıyor demektir. Zaten ABD Zengezur Geçidi'nin işletilmesini yüz yıllığına kiralamakla Rusya'yı güneyden, İran'ı kuzeyden kuşatmış demektir. Bundan sonra o bölge Bermuda Şeytan Üçgeni'nin gizemine dönüşmüştür.

Uçağın düşmesinde  CIA-MOSSAD işbirliği varsa, bu durum İran'ın eski Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'ye yapılan suikast ile benzer özellikler taşıdığından, açığa çıkarılması oldukça zordur. Azerbaycan MOSSAD ajanı kaynamaktadır. Uçağın Azerbaycan'ın Gence şehrinde geçirdiği her saniye tekrar gözden geçirilmelidir. Bir sabotajda olay yerine ilk gelenler, sabotajı yapanlardır. Bu nedenle paraşüt ile atlama olayı farklı boyutları ile incelenmelidir. Şayet patlayıcı kullanılmış ve zaman ayarlı ise, olay yerine ilk gelen helikopter şüpheli konumundadır.

Türkiye geçtiğimiz hafta içinde Netenyahu için yakalama kararı çıkarmış ve konu iç ve dış basında geniş yankı bulmuştur. Bunun karşılıksız kalmasını beklemek, Netenyahu'yu tanımamak olur. Zaten geçmişte bütün pilotlarınızı uçaklarının içinde yok edeceğiz diye tehditler savurmuşlardı. Rahmetli Turgut Özal'ın bir Azerbaycan seyahati sonrasında vefat ettiği unutulmamalıdır. Vefatın zehirlenme sebebiyle olduğu uzun yıllar tartışılmıştır. Bu olay yapılmışsa ve amacı gözdağı vermekse, hedefin kim olduğu gayet nettir. Devlet tedbirini mutlaka alacaktır.

Bakın kardeşim kimse alınıp, konuyu başka yerlere çekmesin. Ben bir yurttaş olarak size hurda uçağı sormuyorum. O uçağın kuyruğundaki Bayrağımızı ve içinde şehit olan 20 kahramanımızı soruyorum. Ulusal yas bile ilan edilmedi. Peki kaç Vatan evladı şehit olursa yas ilan edilecektir? Bunu soruyorum. Devletimin ilan etmediği ulusal yası biz millet olarak zaten ruhumuzda yaşıyoruz. Derdimiz, Türkiye'yi yönetenler  neden milletin hissiyatına tercüman olmuyor, üzüntümüz bundandır.

(14, Kasım, 2025-Ordu)