Mithat Baş


EMEVİ CAMİİ

Günümüzdeki Emevi Camii’nin tarihi M.Ö milâttan önce 64 yılına kadar dayanıyor. Yapı Roma döneminde tanrılarından Jupiter’e adanmış bir pagan tapınağı olarak inşa edilmiştir.


EMEVİ CAMİİ
Şam Ulu Cami olarak da bilinen yapı, Suriye'nin başkenti Şam'ın eski şehir kısmında yer alır ve dünyanın en büyük ve en eski camilerinden birdir.
Günümüzdeki Emevi Camii’nin tarihi M.Ö milâttan önce 64 yılına kadar dayanıyor. Yapı Roma döneminde tanrılarından Jupiter’e adanmış bir pagan tapınağı olarak inşa edilmiştir. 
391 yılında Roma imparatoru1.Theodosius döneminde kiliseye dönüştürülerek Aziz Yahya Kilisesi adını almıştır.
Şam’ın 634 yılında Müslüman Arap ordularınca alınmasından sonra Hıristiyanlarla iyi geçinmek adına tamamı yerine kilisenin bir kısmı camiye çevrilmiş 70 yıl kadar hem kilise hem Cami olarak kullanılmıştır. Müslüman nüfusun zaman içinde artması sonucu tamamı camiye çevrilmiştir.
Cami, bugün hala korunan Vaftizci Yahya kafası gibi kutsal emanetleri muhafaza eder. Ayrıca cami içerisinde Şiilik için önemli nirengi noktaları da vardır. Bunlar arasında I. Yezit tarafından gösterilmek üzere saklanılan Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin'in kafası yer almaktadır. Cami içerisinde Kerbela'da diğer ölenlerin kafalarının muhafaza edildiği yer de bulunmaktadır. 
Caminin kuzey duvarına eklenmiş küçük bir bahçede Selahaddin Eyyubi'nin türbesi bulunmaktadır.
Bölgede Müslüman nüfusun çoğalması sonrası ihtiyacı karşılayamadığı düşünülerek Emevî Halifesi 1.Velid tarafından bugünkü büyük caminin inşası başlatılmış uzun süren inşat 714 yılında tamamlanarak bu günkü Emevi Camii ortaya çıkmıştır.  
Emeviler ele geçirdikleri bölgelere bu caminin mimari tarzını model alarak birçok camii yaptılar. Daha sonra yapılan diğer camilere de Şam’da bulunan Emevi Camii örnek teşkil etti. 
Emevi Camii hem Selçuklular hem Osmanlılar döneminde çeşitli bakım ve tadilatlar gördüğü gibi Camide bulunan üç minareden birisi Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır.
Minarelerden her birinin bir ismi ve anlamı vardır. 
Doğu tarafında burç üzerinde yükselen minare İsa Minaresi diye bilinir. Bir rivayete göre İsa peygamberin yeryüzüne indiğinde bu minareye ineceğine inanılır.
Emevi hükümdarları ki, aynı zamanda halifedirler, İktidarları boyunca Şam’ı başkent olarak, Emevi Camii’ni ise halkı bilgilendirme yönlendirme merkezi olarak kullandılar.
Muaviye ve onun oğlu 1.Yezit’de bunlardan birisidir. 
Hz.Muhammedin vefatından sonra Müslümanlar içinde başlatılan kavgaların baş mimarlarından birisi olan Muaviye, Hz.Ali ve Hz.Hasan’a karşı iktidar savaşlarında Şam valisi olması nedeniyle Şam’ı merkez seçmiş iktidarı tamamen ele geçirip Emevi devletini kurduktan sonra da Şam’ı Emevilerin başkenti olarak kullanmaya devam etmiştir. 
Muaviye’den sonra yerine gelen oğlu 1.Yezit de Şam’ı başkent olarak kullandı. 
680 yılında İslam tarihinde bir kara leke, bir büyük acının yaşandığı Kerbela’da Hz.Muhammed’in torunu Hz.Hüseyin ve ailesi birlikte diğer 70 kişinin vahşice katledilmesinin mimarı olan Yezit, Kerbela katliamı sonrası vücutlarından kesilerek ayrılan başları Şam’a getirtti ve Emevi Camii’nde halka gösterdi. 
Yezit’in önderliğindeki Emevilerin ne Allah’tan korkuları vardı, ne de Peygamberden çekinmeleri vardı, ne de utanma biliyorlardı. Şu da muhakkak ki, yeryüzünde Yezid gibi ahlak yönünden düşük insana az rastlanabilir. Onun bu işleri yapan eli Ubeydullah ise kötülük ve ahlaksızlıkta, zalimlikte efendisi ile yarış halindeydi.
Sonuç olarak Kerbela Olayı yüzyıllara damgasını vurmuş hüzünlü bir destandır. Öyle ki yabancı araştırmacı Gibbon “Yıllar sonra bile insanlar nerede olurlarsa olsunlar Hüseyin’in bu trajik ölümü en soğukkanlı okuyucuyu bile üzecektir…” demektedir.
Yezit tarafından halka gösterilen kesik başlardan en önemlisi Hz.Hüseyin’nin kesik başıdır.
Hz.Hüseyin’in kesik başı uzun süre Emevi Camii’nde sergilendikten sonra nerede olduğu konusunda çeşitli rivayetler olsa da Caminin yanında bulunan bağa gömüldüğü en yaygın kanaattir. 
Hz.Hüseyin’nin kesik başının konularak sergilendiği yer Emevi Camii’nde ziyaretçilere gösterilmektedir.
Emevi halifelerinden Ömer İbnül Abdülaziz zamanına kadar Emevi camiinde Hz. Ali ve ehlibeyte her Cuma hutbesinde küfredildi. Ömer İbnül Abdülaziz bu duruma son verse de kendisi de zehirlenerek öldürüldü. 
Bu manada Emevi Camii bir kısım Müslüman için Hz.Hüseyin’in kesik başının halka gösterilip Emevi zaferinin kutlandığı yer olarak kabul edilirken, Şiiler ve bazı Müslüman gruplar için kötülüğün ve acının yaşandığı yer olarak kabul görür. 
Hz.Muhammed’in soyundan gelenleri katleden Muaviye ve oğlu Yezit denildiğinde akla Kerbela ve Kerbela sonrası Hz.Muhammed’in torunlarından Hz.Zeynep’in Hz.Hüseyin’in sağ kalan oğlu Zeynel Abidin’in yargılandığı acının ıstırabın çekildiği yer akla gelir Emevi Camii dendiğinde.
İslam içinde bir anlamda mezheplerin kavgaların yenilgilerin galibiyetlerin sevinçlerin merkezi olarak kabul edilir Emevi Camii.
Kimi Emevi Cami’ine gider şükür namazı kılar, kimi gider Hz.Hüseyin’in kesik başının sergilendiği yerde bağrını döver.
Bu sevinç ya da acı, kimlerin kimin yanında durduğuna göre değişir.