Necdet Topçuoğlu


FINDIKTA KOKARCA SEBEP, ZARAR SONUÇTUR

Yaklaşık iki yıldan bu yana defalarca Kahverengi Kokarcanın potansiyel tehlikesini yazdım, ancak bir farkındalık oluşturamadım. Nihayet felaket benim beklediğimden daha önce geldi.


FINDIKTA KOKARCA SEBEP, ZARAR SONUÇTUR

Necdet Topçuoğlu

Yaklaşık iki yıldan bu yana defalarca Kahverengi Kokarcanın potansiyel tehlikesini yazdım, ancak bir farkındalık oluşturamadım. Nihayet felaket benim beklediğimden daha önce geldi. Canavar haşerenin özellikle sahil şeridinde ciddi ekonomik kayıplara sebep olduğu söylenmektedir. Ebesi olmayan bebeğin doğumunda karışan çok olurmuş. Fındığa Kamu adına sahip çıkacak bir kurum olmadığı gibi, hastalık ve haşeresine karşı mücadele edecek bir kurum da bulunmamaktadır. Özellikle Ordu’nun muhalefet Milletvekilleri Kahverengi Kokarca zararı üzerinden siyaset yapmaya çalışmaktadırlar. Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olurmuş. Şimdi gösterdikleri gayreti iki yıl önce göstermiş olsalardı, belki bir faydası olurdu. Böceğin nüfusu kontrolden çıktıktan sonra, mücadele edilmesi zorlaşmıştır.

Bir politikacı, bölgenin afet bölgesi olarak ilan edilmesini, karantina altına alınmasını ve kimyasal ilaç mücadelesi uygulanmasını önermektedir. Bu bir afettir, ancak ihmal edildiğ için bu boyuta gelmiştir. Karantina uygulanmasının çözüme bir faydası yoktur. Kimyasal ilaç mücadelesi, faydalı böcekleri de yok edeceğinden ilk uygulanması gereken bir yöntem değildir. Kahverengi Kokarca, daha önce ABD, İtalya ve Gürcistan da büyük zararlara yol açtığı için yapılacak mücadele yöntemleri bellidir. Haşerenin tamamen yok edilmesi mümkün değildir. Öncelikle nüfus yoğunluğunun ‘’Allee eşiği’’nin altına indirilmesi gerekir. Nüfus yoğunluğunun, dişilerle erkeklerin birbirini bulamayacakları seviyeye inmesine ‘’Alle eşiği’’ denilmektedir. Nüfus yoğunluğu bu eşiğin altına inen haşerenin kendi kendine yok olması ve doğal dengenin kurulması beklenir. Bilinçsizce yapılan kimyasal ilaç uygulaması, çevre kirliliğine ve böceğin ilaca karşı bağışıklık kazanmasına neden olmaktadır. Bu durumun önlenemez tehlikelere yol açması mümkündür.

Kahverengi Kokarcaya karşı 70’in üstünde düşman böcek bulunmaktadır. Ancak bu haşerenin anavatanı olan Çin, Tayvan ve Güney Kore de, yapılan biyolojik mücadelede en iyi sonucu veren Samuray Arılardır. Söz konusu arılar %80 oranında haşere nüfusunu ekonomik zarar eşiğinin altında tutmayı başarmaktadırlar. Söz konusu arıların bir ülkeye ithal edilmesi ve doğaya salınması uzun zaman almaktadır. Haşere ilk defa Yalova ve Artvin de görüldüğünde biyolojik mücadele yapılmış olsaydı, bugün yaşanılan ekonomik zarar olmamış olurdu. Samuray Arılar, Samsun’daki Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsünde üretilmektedir. Tek mahsuru salındıktan sonra geri toplanması çok zordur. Diğer yandan haşere nüfusunun azaltılması için üç türlü tuzak uygulanmaktadır. Kokarca ve diğer böcekler tuzakların etrafında yoğunlaşmasına rağmen, tuzağa giren sayısı oldukça azdır. İlaçlamanın toplanan bu yoğunluğa tatbik edilmesi, İtalya da denenmiş bir uygulamadır. Kimyasal ilaçların neler olduğunu bilmeme rağmen, sorumluluk gereği burada isimlerini yazmayı doğru bulmuyorum. Bu ilaçları uzmanlar tavsiye edeceklerdir.

Aslında bitki koruma sorunları, 1980’li yıllarda Özal döneminde ‘’Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü’’ nün kapatılmasıyla başlamıştır. Şimdi Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yeterli sayıda Bitki Koruma uzmanı bulunmamaktadır. Toptancı bir anlayışla bütün meslektaşlar Ziraat Mühendisi olarak adlandırılmaktadır. Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerinin çoğu kapatılmış, sadece Merkez Zirai Araştırma Enstitüleri’’ kalmıştır. Konunun asli sahibi olmayınca her kafadan bir ses gelmektedir. Bir politikacı çıkıp, kimyasal ilaç ve karantina uygulanmasını önerebilmektedir. Bu durum oldukça sakıncalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nda bir Bakan Yardımcısının koordinasyonunda kriz yönetimi kurularak, acil eylem planı hazırlanmalıdır. Söz konusu plan haşerenin görüldüğü her alanda eş zamanlı uygulanmalıdır. Haşerenin nüfus yoğunluğunu azaltacak biyolojik, tuzaklı, elektrikli böceksavar ve uygun görülen yerlerde ilaçlı mücadeleler uygulamaya konulmalıdır.

Kahverengi Kokarca her yıl Temmuz ayında görülmeye başlamaktadır. Yapılan alan çalışmalarında en yoğun Eylül ayında görülmektedir. Ekim ayında soğukların başlaması ile birlikte ev, samanlık, ahır gibi barınma mekanlarına yerleşmektedirler. Bu mekanların tavsiye edilen ilaçlarla ilaçlanması faydalı görülmektedir. Kokarca yılın sekiz ayında yaşamını sürdürmekte ve dört ay aktif zarar yapabilmektedir. 400’ü aşkın bitkiyi konukçu olarak kullandığından mücadelesi zordur. Fındık, kivi, domates, elma, armut, incir, fasulye başlıca zarar verdiği ürünlerdir. Küresel iklimin değişikliğine bağlı olarak, daha birçok haşereyi görmeye hazırlıklı olmalıyız. Her zararlı, uygun ekoloji ve yeterli besini bulduğu sürece, üremeye ve yayılmaya devam etmektedir. Zamanında koruyucu önlemleri almayanlar, ilaçlı mücadeleye başvurmaktadırlar. Ekonomik kayıplar kemiğe dayanmadıkça da çare aramamaktadırlar. Hükumetin kokarcadan rahatsız olduğunu düşünmüyorum. Allah’tan geldi deyip geçerler. Böylece kokarca sebep, zarar sonuç olur.

Kahverengi Kokarca ile mücadelenin hem uluslararası, hem de ulusal boyutu bulunmaktadır. Mücadele topluca, eş zamanlı yapılmadığı takdirde sonuç almak mümkün değildir. Görev Hükumetindir, dışarıdan bağırıp çağırmanın hiç faydası yoktur. Öncelikle mücadele için özel kaynak ayrılmalıdır. Bir Bakan Yardımcısının koordinasyonunda ‘’Acil Eylem Planı’’ hazırlanmalıdır. Mücadelede görev alacak personel, hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır. Sonra plan uygulamaya konulmalı, Samuray Arılar alana salınmalıdır. Üç çeşit tuzaklı mücadele uygulamaya konulmalıdır. Çok sayıda elektrikli böceksavardan faydalanılmalıdır. Uzmanların uygun göreceği kapalı alan ilaçlaması yapılmalıdır. Üreticiler fındık bahçelerini temizlemelidir. Haşereye barınacak alan bırakılmamalıdır. Bu söylenenler yapıldığı takdirde zararlının nüfus yoğunluğu azalır ve gittikçe yok olur. Yapılmazsa ekonomik zarar katlanarak yıllar boyu devam eder. Ancak Hükumetin bu hassasiyeti göstereceğine inanmıyorum.

(30, Ağustos, 2024-Ankara)