Necdet Topçuoğlu

Tarih: 16.10.2024 06:26

FON KURMAK BÜTÇE DİSİPLİNİNDEN KAÇMAKTIR

Facebook Twitter Linked-in

FON KURMAK BÜTÇE DİSİPLİNİNDEN KAÇMAKTIR

Necdet Topçuoğlu

Devlet yönetiminde bütçe disiplini dışına çıkma alışkanlığı, eski Başbakanlardan Rahmetli Turgut Özal döneminde başlamıştır. Parlamenter sistemde bütçe hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkisindeydi. Bu nedenle hükümetlerin para harcaması için Meclisten yetki almaları gerekiyordu. Bu durum hem zaman kaybına, hemde işlerin gecikmesine neden oluyordu. Bu sebeple hükümetler bütçe disiplini dışına çıkarak, harcama imkanı arayışına girmişlerdir. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine geçildikten sora bütçe hakkı Meclisin elinden alınmıştır. Meclis, Saray da hazırlanan bütçenin onay makamı hâline gelmiştir.

Turgut Özal devleti iyi tanıyan, paranın nereden temin edileceğini ve nasıl harcanacağını çok iyi bilen, akıllı bir hesap adamıydı. Başbakan olduğunda, ihtiyaçların fazla, bütçe imkânlarının yetersiz olduğunu görünce, kaynak arayışına girmiştir. Hemen hemen kaynak ihtiyacı duyulan her konuda fon kurarak, bütçe disiplini dışına çıkmıştır. Hafızaları tazelemek için, bu fonların en çok bilinenlerini sıralayalım. Fakir Fukara Fonu (Fak-Fuk-Fon), Savunma Sanayi Fonu, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Toplu Konut Fonu, İşsizlik Fonu, Kamu Ortaklığı Fonu, Kıdem Tazminatı Fonu gibi onlarca fon kurmuştur.

Fon kaynaklarından para harcamak, yüksek maaş ile personel istihdam etmek çok kolay olduğu için, bütün torpilli personel Fon idarelerinde işe alınmışlardır. İktidara yakın olanlar kolay ve ballı ihaleler almışlardır. Cumhuriyet yönetiminin katı bütçe disiplini dışına çıkıldığı için israf ve yağma had safhaya ulaşmıştır. Her fon kurulurken süslü ve iddialı sözlerle yola çıkılmış, bir süre sonra siyasallaşarak, keyfi harcamalara dönülmüştür. Bu nedenle Özal döneminde Kamu ihale yolsuzlukları artmıştır. Hatta Rahmetli Demirel seçim döneminde, iktidara gelirsem hesap soracağım, "koltuğumun altında koskotas dosyaları" ile geliyorum diye seçim propagandası yapmıştır. Hatta Başbakan olunca, Yolsuzluk ve usülsüzlüklerden sorumlu bakanlık kurmuştur.

Bütçe disiplininden ve Meclis denetiminden kopuk olarak yapılan harcamalar sebebiyle Türk Ekonomisi defalarca krize girmiştir. En sonunda Rahmetli Bülent Ecevit'in Başbakanlığı döneminde, Kemal Derviş  göreve getirilmiştir. KİT'lerin görev zararları ve bütün fonların harcamaları tekrar bütçe disiplini altına alınmıştır. Daha sonra fonlar kapatılarak, Kamu İdareleri şekline dönüştürülmüştür. Ben de, kapatılarak Sayıştay ile birleştirilen, Başbakanlık Yuksek Denetleme Kurulu'nda çalışırken bazı fonların tasfiye raporlarını yazan ekiplerde görev almıştım.

Erdoğan Başbakan olduğunda Milli Bütçenin yetersiz olduğunu, Meclis denetiminin işlerin yürütülmedinde engel oluşturduğunu değerlendirerek, yeniden bütçe disiplini dışına çıkma kararı almıştır.  Birçok fon kurma yerine, toptancı bir anlayışla "Varlık Fonu" nu kurarak, onlarca kuruluşu bu fonun bünyesine almış, kendisini de Fon Başkanlığı'na atamıştır. Varlık Fonu'nu da denetim dışında bırakmıştır. Bu gün Varlık Fonu'nda nelerin olup bittiğini kimsenin bilmesi mümkün değildir. Nerede para varsa o kurumun Varlık Fonu' bünyesine alınması devam etmektedir.

Bugün emeklileri perişan eden karar yine Erdoğan Hükumeti tarafından alınarak, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında birleştirmiştir. Elma, armut, erik aynı sepete doldurulmuştur. SGK da Sayıştay denetiminin dışında tutularak, Meclis denetiminden kaçırılmıştır. Üç kurumdan temsilcilerin katıldığı bir heyet tarafından amaçsız, göstermelik bir denetim yapılmaktadır. İktidar bu altyapıyı hazırladıktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK')yı dilediği gibi kullanmış, kurum çökme noktasına getirilmiştir. Şimdi yeni bir emeklilik sisteminden söz edilmektedir. Amaçlarının kesinlikle sorunu çözmek değil, sistemi kökten bitirmek olduğunu düşünüyorum. Öyle olmamış olsaydı, zamanında düzgün yürüyen sistemi bozmamış olurlardı.

Fonların geçmişi konusunda hafızaları tazeledikten sonra, gelelim Erdoğanın yeniden kurmak istediği "Savunma Sanayi Fonu"na. Erdoğan İsrailin Türkiye'ye saldırma ihtimalini gerekçe göstererek, bütçe dışında, kolay harcanabilecek bir kaynak yaratmak istemektedir. Belliki Özel Sektör de savunma sanayisinin lokomotifi olan Bayraktar Şirketinin çok kaynağa ihtiyacı bulunmaktadır. Söz konusu Fon, ya denetim dışı bırakılır, ya da kurulduktan sonra, Erdoğan tarafından "Varlık Fonu" bünyesine alınır. Amaç, toplanılan kaynağın denetimsiz ve kontrolsüz bir şekilde istenilen firmaya aktarılmasıdır.

Fonun kaynaklarına gelince yine fakir fukaranın lokmasına göz dikilmiştir. Kredi kartı limiti üzerinden para alınması şeytanın bile aklına gelmeyecek durumdur. Aslında bu bir vergi değil, haraçtır. Ancak adını hizmet bedeli koyarak yasal kılıf hazırlanmaktadır. Kanaatimce yargı ile konuşularak,  hangi ifade kullanılırsa iptal edilmez hususunda bilgi aldıkları anlaşılmaktadır. Vermeyeni ihanetle suçlamaları ise siyasal islamın klasik taktiklerindendir. Saray Rejiminden kurtulup, Meclisin yetkili olacağı Parlamenter Sisteme geçilmediği sürece bunlar daha iyi günülerimizdir diye düşünüyorum.

(16, Ekim, 2024-Ankara)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —