Necdet Topçuoğlu


GERİ KALMIŞLIĞIN KÜLTÜREL ANALİZİ

Zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark, ülkelerin yaşı değildir.


GERİ KALMIŞLIĞIN KÜLTÜREL ANALİZİ

Necdet Topçuoğlu

Zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark, ülkelerin yaşı değildir.
Mesela, Hindistan ve Mısır gibi ülkelerin, ikibin yıldan fazla geçmişi vardır, fakat fakirdirler.
Diğer yandan, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi 150 yıl önce isimleri bilinmeyen ülkeler kalkınmış ve zengin ülkelerdir.
Doğal kaynakların var olup olmaması da zengin ülke fakir ülke arasındaki farkı göstermemektedir.

Örneğin Japonya, Türkiye'nin yarısı kadar bir adaya sıkışmış, arazisinin %80'i tarıma ve hayvancılığa uygun olmayan bir ülkedir.  Buna rağmen dünyanın üçüncü büyük ekonomisidir.
Japonya dev bir bir yüzer fabrika gibidir, bütün dünyadan ham madde ithal eder, sonra da bütün dünyaya işlenmiş ürün ihraç eder.
Bir başka örnek, Kakao yetiştiremeyen ancak dünyanın en kaliteli çukulatasını üreten İsviçredir.

Uygun iklim 4 ay sürmektedir. Buna rağmen toprağı ekerler, hayvancılık yaparlar. Ürettikleri süt ürünlerinin kalitesi yüksektir.
Toprak varlığı yönünden bu küçük ülke yansıttığı güvenli, düzenli ve çalışkan imajı sayesinde, dünyanın para kasası olmayı da başarmıştır.
Zengin ve fakir ülkelerin yöneticilerini birbirleriyle karşılaştırdığınız zaman aralarında önemli bir fark bulmak pek mümkün değildir. 
Dikkat edilirse kendi ülkelerinde tembel olarak bilinen işçiler aslında zengin Avrupa ülkelerinin arkasındaki ana üretici güçtür. 
Peki o zaman aradaki fark nereden gelmektedir?
Fark; Uzun yıllardır kültür ve eğitim ile içlerine işlenen değişik bakış açısıdır.

Zengin ve kalkınmış ülke insanlarının davranışlarını incelediğimiz zaman büyük bir çoğunluğun şu prensiplere kalben inandıkları görülmektedir.
1. Temel ahlaki kurallara uymak 
2. Dürüstlük
3. Sorumluluk
4. Kanun ve kurallara saygı
5. Başkalarının hakkına saygı
6. Çalışkanlık
7. Tasarruf ve yatırıma inanç
8. İrade
9. Randevu şuuru.
Geri kalmış ülkelerde ise nüfusun çok küçük bir azınlığı bu prensiplere inanmaktadır.

Biz, doğal kaynaklarımız olmadığı için veya doğa bize karşı zalim davrandığı için orta gelişmişlik seviyesinde kalmadık. 
Biz, doğru bakış açısına sahip olmadığımız için gelişmemizi tamamlayamadık.

Zengin ve kalkınmış ülkelerin çocuklarına verdikleri üretken eğitimi çocuklarımıza veremediğimiz için geri kalmış durumdayız.
İnsanı üretken ve girişimci yapan sistemdir. Eğitim sorununu çözdüğümüz takdirde Türk insanının yeteneğinden ve gücünden asla şüphe edilmemelidir.

Türkiye bu fırsatı  Köy Enstitüleri ile  yakalamıştı. Ancak, feodal sistemi aşamadığı için, bu değerli eğitim kurumlarını yaşatamamıştır. Gelinen aşamada, Tek  Adam Yönetimi Türkiye'yi çökertmeyi eğitim, hukuk  ve kültürü yok  ederek sürdürmektedir. Rahmetli Atatürk  "Öğretmenler yeni  nesil sizlerin eseri olacaktır" derken eğitimin önemini vurgulamıştır. "Yüksek  Türk Kültürü" derken başka kültürlerin etkisinde kalınmaması gerektiğine işaret etmiştir.

Atatürk, "muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur" diyerek kendi öz gücümüze inanmamızı istemiştir. "Gücümüzden şüphe edersek, şüphelerimize güç vermiş oluruz." Umarım alınması gereken ders alınmıştır.

(20, Nisan, 2024-Ankara)