İKTİDAR VE MAYMUN TUZAĞI SENDROMU
Necdet Topçuoğlu
Siyasî partiler iktidara gelirken oldukça demokratik vaatler de bulunmaktadırlar. Zannedersiniz ki, başarısız olduklarında, seçimi bile beklemeden çekip gideceklerdir. Ancak iktidar da kalış süreleri uzadıkça, kullandıkları nimetlerin esiri olmaktadırlar. Başarısız olmalarına rağmen, koltuklarını terk etmek onlara zor gelmektedir. Bu durumu, nefis kontrolünü elden kaçırmak olarak izah etmek mümkündür.
Uzakdoğu Kültüründe 'Nefis' hakimiyeti konusu, maymun davranışı örneği ile şöyle anlatılmaktadır. Asya’da avcıların maymun yakalamak için kullandıkları bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistan cevizi oyularak iple ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanmaktadır. Hindistan cevizinin altına ise ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konulmaktadır.
Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokabileceği kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Bu davranışa "maymun tuzağı sendromu" denilmektedir. Söz konusu sendrom, nefsine yenik düşenlerin tuzaktan kurtulamayacağını anlatmaktadır.
Maymun, tatlı yiyeceğin kokusunu alır, yiyeceği almak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar. Ancak yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması imkânsızdır. Sıkıca yumruk yapmış olduğu elini, bu yarıktan dışarı çıkaramaz.
Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner fakat kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Nefsine esir olduğu için bunu yapamamaktadır.
Ancak maymunların yiyeceğe olan tutkuları o kadar güçlüdür ki, av olmak pahasına elindeki yiyeceklerden asla vaz geçemezler. Beyinleri yiyeceklerine sahip olmaya kilitlenmiştir. Bu tuzaktan kurtulan maymun sayısının çok az olduğu bilinmektedir.
İnsanları tuzağa düşüren duygu, dünya nimetlerine olan açgözlülük ve bağımlılıklarıdır. Yine insanı özgürleştirecek olan da, mala mülke olan tutsaklığının farkına varıp, gerektiğinde onları bırakabilmesidir. Bunu söylemek kolay, başarmak zordur. Sonuç olarak özgürlük, gerektiğinde vazgeçmeyi bilmektir.
İnsanın nefsini temizlemeye çalışması, nefsin arzularına karşı kendini kontrol altında tutması, ruhunu özgürleştirme mücadelesidir. Ruh ve nefis devamlı çatışma hâlindedirler. Hangi taraf ne kadar alırsa, aldıkları alan onundur. Hepsini alırsa işgal etmiş olur ve diğerini esir alır. Ruhun esâreti nefsin özgürlüğüdür. Nefis esir alınmadıkça ruh hürriyetine kavuşamaz.
Son yıllarda devlet yönetiminde istifa müessesesi diye bir kavram kalmamıştır. Aslında onları koltukta tutan bir mecburiyet yoktur. Kullandıkları imkanlar nefislerini tutsak hale getirmiştir. Kısacası "maymun tuzağı senromu" na yakalanmışlardır. Böyle insanların ruhları esir alınmadıkça nefislerinin özgür kalması mümkün değildir. Bu nedenle, nefsine hakim olan, dünyaya hakim olur sözü boş yere söylenmemiştir.
(16, Aralık, 2024-Ankara)