Necdet Topçuoğlu


İRAN DÜŞERSE SIRA TÜRKİYE'YE GELİR

İran, İsrail'e Süper Sonik Fettah füzeleriyle saldırınca, Ortadoğu da bölgesel savaşın önü açılmış oldu. ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü, İran'ı savaşa çekmek istemektedir.


İRAN DÜŞERSE SIRA TÜRKİYE'YE GELİR

Necdet Topçuoğlu

İran, İsrail'e Süper Sonik Fettah füzeleriyle saldırınca, Ortadoğu da bölgesel savaşın önü açılmış oldu. ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü, İran'ı savaşa çekmek istemektedir. İran Halkı mollalar rejimine destek vermediği için, İran savaşa girmekten kaçınmaktadır. İran'daki rejim sorunu halledildikten sonra, sıra Türkiye'ye gelecektir. Bunun altyapısı hazırlanmıştır. Irak ve Suriye'nin kuzeylerinde birer uydu İsrail kurulmuştur. Yapılacak operasyonla söz konusu uydu yapılar, asıl İsrail ile birleştirilecektir. Bunu Erdoğan görüyor, hatta BOP Eşbaşkanı olarak biliyordur.

Türkiye Ortadoğu bataklığından mezhepçi bir politikayla çıkamaz. Mutlak surette ulusal çıkarlar doğrultusunda bir dış politikaya dönmelidir. Aksi takdirde bu yönetim, federasyonun gerçeleşmesine çanak tutmuş olacaktır. İsrail Doğu ve Güneydoğu Bölgemizdeki barajlara göz diktiğini saklamamaktadır. Gelinen bu aşamada, Kudüs-Kâbe ayrımını iyi kavramalı ve üstümüze farz olmayan işlere bulaşmamalıyız.

- Araplar; Hz. ibrahim'in oğlu, İsmail nesli, Yahudiler ise; Yine Hz.İbrahim'in oğlu İshak neslidir. Babaları bir anneleri ayrıdır. Öncelikle bunun iyi bilinmesi zorunludur. Yoksa gerçeği yakalamak mümkün olmaz.

- Kudüs ilk kıblemiz denilince, insanlarda sanki orda bir “ Cami veya Mescid” varmış gibi anlaşılmaktadır. Halbuki orda bir mescid veya Cami yoktu. Peki ne vardı? Beytü’l Makdis yani “ Süleyman  Mabedi “vardı.

- Arapların, Beytü’l Makdis dedikleri yer, M.Ö yaklaşık 957 yıl evvel Hz. Süleyman tarafından inşa edilen bir mabeddir. Ancak bu mabed tarihi süreçte iki defa tamamen yıkılmıştır. İsra suresinde Üzeyir (a.s) anlatılırken bu ilk yıkılış da anlatılmaktadır.

- Mabed Nabukadzar tarafından yıkılıp halkıda esir, köle olarak Babil’e götürülmüştür. Daha sonra Pers'liler Babil’i işgal edip yahudileri serbest bırakmışlardır. Onlar da tekrar Kudüs’e gelip 25 yıllık bir çalışma ile Süleyman Mabedini tekrar inşaa etmişlerdir.

Mabedin İkinci defa tamamen yıkılışı Roma generali Titus tarafından MS 70 yılında olmuştur. Süleyman Mabedi tamamen yıkıldıktan sonra geriye Kudüs’ü çevreleyen ağlama duvarı denilen bir sur parçası kalmıştır.

Hz. Ömer Kudüs’ü aldığında  Süleyman Mabedi'nin yeri moloz ve çöp toplama amacıyla kullanılıyormuş. Hiristiyanlar bunu yahudileri aşağılamak için yapmışlar. Hz. Ömer namaz  kılmak istemiş, ona  kiliseyi önermişler. Ancak o bu  öneriyiyi uygun bulmamıştır. Oradaki çöp ve moloz yığınını kendiside çalışarak temizler ve orda namaz kılar. Ayrıca o mekânda küçük bir mescid yaptırmıştır.

Hz. Ömer’den çok sonra Emevi Halife’si Abdül Melik Bin Mervan oraya peygamberimizin Burak’ı bağladığı (!) taş üzerine ( Hacer-i muallak), Kubbetüs Sahra ( Ömer camii de) denilen Camiyi yaptırmıştır.( 687-691 )

Nihayet A.Melik Mervan’ın oğlu Velid de bu gün mescid-i aksa denilen camiiyi yaptırmıştır.( 715 )

Yani, peygambere ziyaret ettirilen, diğer peygamberlere namaz kıldırdığı hadislerde anlatılan Mescid-i Aksa diye bir yapı mevcut değildir.

Emeviler,  Mekke’de ve Medine’de hilafetini ilan eden Abdullah bin Zübeyre, haca gidenlerin biat etmelerini engellemek için Kudüs ve Şam’ı öne çıkaran hadis üretmişler” kubbetüs Sahra’yı da Kabe’ye “altarnatif hale getirmişlerdir. Bu durum iyi bilinmelidir.

“Hacer’ül-Esved” yerine, “Hacer-i Muallâk” ön plana çıkarılmıştır. Tüm bunlar Emevî saltanatının meşruiyetini ve devamını sağlamak için yapılmıştır.

Müslümanlarla birlikte Yahudiler için de kutsal olan bu taş; onların arasında “başlangıç kayası” “ köşe taşı “olarak adlandırılmaktadır. Onlara göre, Kudüs mabedinin merkezi bu kayayı çevreleyen binadır. Mesih’in dünyaya indiği süreçte insanları bu kayanın üzerine çıkarak yönlendireceği inancı mevcuttur.

Konunun aslı budur. Peki o zaman neden bizim insanlarımız, kraldan fazla kralcı oluyorlar. Yunanlılar 18 adamızı işgal etti. Hükumetin ve yandaş medyanın çıtı çıkmadı. Yunan hücumbotu Akyarlar da karaya asker çıkardı. Hudut namustur sözü çöp oldu. Bu durum karşısında kılını kıpırdatmayanların dinselleştirilmiş Kudüs için sokaklarda “ Cihat “ çağrıları yapmaları tamamen bilgisizliğin sonucudur.

Kâbe bu gün ABD kuklası rejimin elinde bulunmaktadır. Orayı kurtarmak isteyen yoktur. Varsa yoksa, Kudüs! 
Bu konuyu bilerek yeniden akıl süzgecinden geçirmekte fayda vardır. Halen Ortadoğu da bir kardeş kavgası sürmektedir. Daha doğrusu Yahudiler Arapları değil, sonradan müslüman olanları hedef almaktadırlar. Asıl Araplar ise İsrail'e karşı sessiz kalarak, destek olmaktadırlar. Öncelikle bunu bilerek hareket etmek gerekir.

Rahmetli Atatürk, Ortadoğu konusunu çok iyi bildiği için, ders niteliğinde tavsiyelerde bulunmuştur. Rusya'yı kast ederek, Kuzey komşunuzla iyi geçinin, Araplar arasındaki meshep kavgalarında taraf olmayın, emperyalizmin petrol çıkarları uğruna piyon olmayın demiştir.

Şimdi geldiğimiz duruma bir bakalım. Rusya ile iyi ilişkiler içinde olduğumuz söylenemez. Meshepçi bir dış politika izlenerek şiilere karşı, sünnilerin safında yer alınmıştır. ABD ve İsrail'in çıkarları uğruna Suriye ile ilişkiler bozulmuştur. Bu nedenle Ortadoğu politikamızı silbaştan gözden geçirmeliyiz. Ancak bunun Erdoğan politikaları ile olması mümkün değildir. Muhalefet ise ortalarda yoktur. Derin millet olaya el koymalıdır.

(02, Ekim, 2024-Ordu)