Necdet Topçuoğlu


İRAN SINIRINDAKİ MAYINLAR

Mayınlı sahalar konusunu ilk defa 2003 yılında KİT Komisyonuna taşıdığımda, bana sen bittin demişlerdi. Herkes o tarihlerde askeri vesayetten çekiniyordu. Ben yazdıklarımın altını doldurursam, sıkıntı yaşamayacağımı düşünmüştüm


İRAN SINIRINDAKİ MAYINLAR

     
Necdet TOPÇUOĞLU

Mayınlı sahalar konusunu ilk defa 2003 yılında KİT Komisyonuna taşıdığımda, bana sen bittin demişlerdi. Herkes o tarihlerde askeri vesayetten çekiniyordu. Ben yazdıklarımın altını doldurursam, sıkıntı yaşamayacağımı düşünmüştüm. Arkamda kurumsal destek olmamasına rağmen, bir başdenetçi olarak mayınlı sahalar konusunu  Meclise taşımıştım. Mayınların temizlenmesi tuzağının arkasında nelerin olduğunu, her platformda dile getirmiştim. Şimdi İran sınırındaki mayınların temizlenmesi girişimiyle son aşamaya gelinmiştir. Daha önce bu konuda neler yazdığıma göz atarak hafızaları tazelemek istiyorum.
 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde toprak sistemi; Has, Zeamet ve Timar diye üçe ayrılıyordu. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi sınırları içinde kalan Ceylanpınar Tarım İşletmesi’de Osmanlı döneminde İbrahim Paşa’ya ait Has arazisi idi. İbrahim Paşa ikinci Meşrutiyete karşı çıktığı için bu arazi devlet tarafından geri alınmıştır. Söz konusu Has arazisinin parçalanmadan önceki büyüklüğü yaklaşık olarak üç milyon dönüm kadardı.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, 1921 Ankara antlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı bugünkü demiryolu olarak tespit edildiğinde bu arazinin bir milyon dönümü Suriye, iki milyon dönümü de Türkiye tarafında kalarak bütünlüğü bozulmuştur. Türkiye sınırları içinde kalan arazi 1943 yılında Devlet Üretme Çiftliği olarak kurulmuş olup, o tarihten bu güne kadar Türk çiftçisinin tohumluk ve damızlık ihtiyacını karşılamak için tarımsal faaliyette kullanılmaktadır.

Halen TİGEM tarafından işletilen çiftliğin, arazi büyüklüğü, uğradığı işgaller sebebiyle 1.650 bin dekara gerilemiştir. Çiftlik arazisinin 900 bin dekarı sulama potansiyeline sahip olup, bütün mühendislik çalışmaları tamamlanmıştır. 2003 yılında büyük gürültü koparan mayınlı sahaların on bin dekarı da bu çiftlik arazisi içindedir. Çiftlik, Avrupa’daki 21 küçük ülkenin topraklarından daha büyük bir alana sahiptir. Esasen İsrail firmaları mayınlı sahaların temizlenmesiyle birlikte Ceylanpınar Çiftliği’nin sulama projesinin yapımını da istemekteydiler.  Bu talebin ve arkasındaki niyetlerin “Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Emperyalist güçler, bu proje ile üç hedefe ulaşmayı planlamışlardır. Birinci amaçları petrol kaynaklarına sahip olmaktır. Bu amaçlarını Irak’ın işgali ile büyük oranda gerçekleştirdiklerini söylemek mümkündür. İkinci amaçları, başta GAP Bölgesi olmak üzere Yukarı Mezopotamya Ovası’nı ele geçirerek hububat güvenliğini sağlama almaktır.  Üçüncü hedefleri ise, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarını ele geçirerek uluslar arası bir yönetime teslim etmek ve İsrail’in gelecekteki su güvenliğini sağlamaktır.”Büyük Ortadoğu Projesi”nin örtülü adı “Büyük İsrail Devleti’ni Kurma Projesi”dir.

Dünya’da meydana gelen olayların akışını yönlendiren Yahudi Hanedanlığı, ABD ve AB’yi kullanarak bu projeyi adım adım hayata geçirmeye çalışmaktadır. Başarılı olup olmayacaklarını zaman gösterecektir. Türkiye-Suriye sınırı arasındaki mayınlı sahaların temizlenmesi karşılığı İsrail yada İsrail bağlantılı bir firmaya kiraya verilmesi, esas hedef olan hububat kuşağına koridor açılmasına neden olacaktı. Bu koridorun açılmasına izin verildikten sonra hedef Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovalarıdır. Buralara da sulama yatırımları ile girmeye çalışacaklardır. Türkiye böyle bir oyuna asla gelmemelidir demiştik, kamuoyu tepkisiyle bu durum önlenmiş, ancak mayınlar temizlrnmiştir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarının uluslararası bir yönetime bırakılması konusu dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından Avrupa Birliği ilerleme raporunun ekine koydurulmuştur. Emperyalizm işte bu kabul edilemez isteklerini gerçekleştirebilmek için, Türkiye’nin dış borcu yüksek bir ülke olmasından da istifade ederek IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşları  baskı unsuru olarak kullanmaktadır.Bu sebeple Türkiye IMF’ye direnmekte haklıdır.
Bulunduğumuz coğrafya zor ve tehlikeli bir coğrafyadır. Bu coğrafyada bölünmeden barınabilmek için dünyada oynanan oyunları çok iyi ve doğru okumak zorunludur. Türkiye kendi geleceği ile ilgili olarak tutarlı bir programa sahip olmadığı takdirde küresel güçlerin programına tabi olmak zorunda kalabilir. Bugüne kadar izlenen politikaları değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin olayların gerisinde kaldığı ve küresel aktörlerin yönlendirmelerine tabi olduğu izlenimi edinilmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesine giden yolda Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe ovalarının sulama projesi önemli bir mevzidir. Bu mevzinin düşmesi asla kabul edilemez. Bu sebeple Türkiye kamu oyunun mayınlı sahalara kilitlenip kalma yerine, Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovalarının sulama projelerine dikkat etmesi gerekli görülmektedir. Emperyalizmin bu tuzaklarını göremeyen ve bu tuzakların temizlenmesi için çözüm üretemeyen bir milletin bu coğrafyada varlığını bölünmeden sürdürmesi zor görünmektedir. Suriye'nin kuzeyindeki terörist yapılanma, Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesi için önemli bir tehdittir.

Ben yıllardır bu konuları yazarken Suriye ve Irak sınırlarındaki mayınlar temizlenmiştir. Bu ülkelerdeki Sünni inancına sahip olan halk, Türkiye'ye kaçması için bombalanmıştır. Bunun sonucunda 10 milyonu aşkın mülteci Türkiye'ye girerek kontrolsuz bir şekilde, ülkenin her yerine dağılmıştır. Taliban rejiminin Afganistan'da hakim olmasından sonra, ABD işbirlikçisi Afganlar da Türkiye'ye kabul edilmişlerdir. Son Gazze soykırımından ne kadar Filistinlinin geldiğini henüz bilmiyoruz. BOP Projesinde son aşamaya gelinmiştir. İran savaşın içine çekilecek ve milyonlarca mülteci tekrar  Türkiye'ye akın edecektir. Derin ve kirli plan budur. İşte İran sınırındaki mayınların temizlenmesinin neye hizmet edeceğini, okuyucularımın takdirlerine sunarım.

(16, Nişan, 2024-Ankara)