KARA CÜPPELİ TUZAK
Necdet Topçuoğlu
27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığında ben 7 yaşında bir çocuktum. Çok iyi hatırlamıyorum. Silahlı Kuvvetlerin militan subayları demokrasiye suikast yapmışlardır. Arkasını önünü düşünmeden, NATO'nun tahrik etmesiyle Hükumeti düşürmüşler, anayasayı askıya almışlardır. Ordu NATO bağlantılı olduğu sürece, darbe yapma potansiyeli daima vardır. Yıkmak kolay ama yapmak zordur. Alpaslan Türkeş'in de aralarında olduğu, o dönemin militan subayları, yaptıklarının idamı gerektiren suç olduğunun farkında bile değillermiş. Kayıtlardan okuduğumuza göre, İstanbu Üniversitesi'nin hocaları darbeci subayları uyarmışlar. Yaptığınız çok büyük suç, siz bunları asmazsanız, bunlar sizi asarlar demişlerdir.
İşte ilk "Kara cüppeli tuzak" o tarihte kurulmuştur. Militan subaylar asılma korkusu yüzünden, dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ı idam etmişlerdir. Çok sayıda Demokrat Partili hapis cezasına çarptırılmış ve haklarında siyasi yasak getirilmiştir. Yapılan yargılama hukuksuzdur, çünkü hukuk askıya alınmıştır. İşte o tarihte Türk siyasetine kan bulaşmıştır. Halkın sosyolojik yapısı ile örtüşmeyen 1961 Anayasası yapılmıştır. Bundan sonraki yıllar hep sancılı geçmiştir. Birçoğumuz 12 Mart 1971 muhtırasını hatırlarız. Darağacında üç fidan, Deniz Gezmiş, Hüseyin Aslan ve Yusuf İnan bu dönemde idam edilmişlerdir. Bunun sancıları da uzun yıllar devam etmiştir. Sağ sol çatışmaları adı altında Türk gençliği birbirine kırdırılmıştır.
1980 yılına gelindiğinde bu defa "Kara cüppeliler", 1961 Anayasası topluma bol geliyor diye anayasaya tuzak kurmuşlardır. Yine NATO'nun yönlendirmesiyle 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, emir komuta zinciri altında darbe yapmıştır. Bütün siyasi parti liderleri Zincirbozan'a gönderilmişlerdir. Bülent Ecevit yazdığı yazılardan dolayı Ankara Ulucanlar Ceza Evinde hapis yatmıştır. Süleyman Demirel yıllarca Güniz Sokaktan dışarı çıkamamıştır. Darbe konseyi, tarafsızlık adı altında 15 soldan, 8 sağdan olmak üzere, toplam 23 vatan evlâdını idam ettirmiştir. 17 yaşında bir çocuk olan Erdal Eren bu dönemde asılmıştır. Hernekadar 1982 Anayasası'nı Danışma Meclisi yaptı denilse de, Prof.Dr.Orhan Aldıkaçtı başkanlığında bir "kara cüppeli heyet" perde gerisinde görev başındaydı. Kara cüppeliler bu defa demokrasiye tuzak kurarak, Türkiye'yi darbe
anayasasına mahkum etmişlerdir.
12 Eylül Darbesi AK Parti'ye iktidar olmanın yolunu açmıştır. Erdoğan 23 yıldır ülkeyi yönetmektedir. Bu süreçte Kara Cüppeliler yine görev başındaydılar. Pro.Dr Burhan Kuzu ve Prof.Dr.Mustafa Şentop başkanlığındaki heyet, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Modelinin hazırlanmasında görev üstlenerek, Parlamenter Sisteme son verilmesine neden olmuşlardır. Başta Bahçeli olmak üzere, bu sistemi hazırlayan Kara Cüppeliler, Erdoğan'ı %50+1 oy oranına mahkum etmişlerdir. Sistem ikinci döneminde tıkanmıştır. Türkiye'nin sorunları azalmamış, tam aksine artmıştır. Erdoğan ve Saray bürokrasisi tekrar aday olabilmenin ve %40 oy oranı ile seçilebilmenin yolunu aramaktadır. Bu nedenle Bahçeli üzerinden, terörsüz Türkiye sürecini başlatmıştır. Böylece Meclisteki DEM Parti oylarını arkasına alarak anayasayı değiştirmenin planlarını yapmaktadır.
Saray bürokrasisi işlerin hiç de kolay olmadığını görmektedir. Ekonomi iyi değildir. Yanlış Suriye politikası nedeniyle sıkıntı yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanlığının Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi iki güçlü adayı bulunmaktadır. Aralarını açmaya çalışmışlar, fakat başarılı olamamışlardır. İkisi de sağ kanattan gelen siyasetçilerdir. CHP eğilim yoklaması yaparak Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı yapmaya karar vermiştir. Tek adaylı eğilim yoklamasını eleştirsemde, bu durum Saray bürokrasisini tedirgin etmiştir. İmamoğlu safdışı bırakılmak istenirken tarih tekerrür etmiş, baskı ile "Kara Cüppeliler" yine devreye girmişlerdir. İstanbul Üniversitesi'nin Kara cüppelileri, Ekrem İmamoğlu'nun 35 yıllık diplomasını iptal ederek bir kaosa sebep olmuşlardır. Ardından Ekrem İmamoğlu göz altına alınmış, mal varlığına el konulmuştur. Bu bir sonraki adaya verilen mesajdır. Kimse aday olamaz, adayı biz belirleriz denilmek istenmektedir.
Ben muhalefetin demokratik seçimlerle iktidarı devralacağını sanmasını anlamakta zorlanıyorum. Demekki bunlar saray rejimini hiç bilmiyorlar. Saray bürokrasisi artık devlet olmuştur. Genelkurmay da bu bürokrasinin içindedir. O bürokrasi, kendisini yok edecek değişime izin vermek istememektedir. Erdoğan dünyada bir Ben, bir de Putin kaldı derken ince mesajı vermektedir. Ancak muhalefet bunu bir türlü anlamamaktadır. Erdoğan yanlış yaptık demokrasiye dönelim dese de dönülemez. Çünkü bu rejimin yaşaması diktatörlüğe bağlıdır. Ben bütün bu olanları Erdoğan'ın yaptığına değil, Erdoğan üzerinden yapıldığına inanırım. Birgün Erdoğan'ın değiştirilmesine karar verilirse, yerine gelecek muhalefetten olmaz. İktidar kanadından olur. Muhalefet bundan sonra yapılacak her seçimde, "tuh be, bu defa da kıl payı kaçırdık" demeye kendini alıştırmalıdır. Çünkü bu kafalarla iktidar olmak mümkün değildir.
Söz konusu operasyondan ilk vurgunu ekonomi yemiştir. Döviz fırlamış, borsa dip yapmıştır. Durumu kontrol altına almak için 10 milyar doların piyasaya sürüldüğü söylenmektedir. Buradan dövize yönelen yandaş kârlı çıkmış, kazığı yiyen yine halk olmuştur. Bir günde hepimiz %10 fakirleşmiş olduk. Alınan abdest ürkütülen kurbağaya değmemiştir. Bence tek kârlı çıkan Ekrem İmamoğlu olmuştur. Durup dururken kendisine Mandela olma şansı verilmiştir. Elbette öyle bir günde Mandela olunmaz. Gençliği var, bunu zaman gösterecektir. Oy oranı en az %5 yükselmiştir. Ancak yukarıda anlattığım sebeplerle seçimi kazanmaya yetmeyebilir. İktidar olmak için halkın örgütlü bütünlüğü şarttır. Terör örgütü liderine "kurucu önder" diyeceksiniz, İmamoğlu'nu örgüt kurmaktan yargılayacaksınız. Bunun adı milletin aklı ile alay etmektir. Millet olarak Saray rejimi ile daha çok işimiz var.
(21, Mart, 2025-Ordu)