Necdet Topçuoğlu


KAYIP TRİLYON KONUSUNU UNUTMADIK

Basında "Kayıp Trilyon Davası" olarak kayıtlara geçen olayı unutursak, tercihlerimizde yanlış yapmaya devam ederiz


KAYIP TRİLYON KONUSUNU UNUTMADIK

Necdet Topçuoğlu

Basında "Kayıp Trilyon Davası" olarak kayıtlara geçen olayı unutursak, tercihlerimizde yanlış yapmaya devam ederiz. Milli Görüşün yakın tarihine bir ufuk turu yapalım. 1992 yılında Bosna’daki Müslümanların Sırp caniler tarafından işkence edilerek öldürülmeleri üzerine, oradaki Müslümanlara yardım amacıyla, Milli Görüş Teşkilatı tarafından Türkiye’de ve Avrupa’da büyük yardım faaliyetine girişilmiş ve cami avlularında çok büyük miktarda paralar toplanmıştı. Bu paraların Savcılık tarafından tespit edilebildiği kadarıyla 20 Trilyon lira kadarı Süleyman Mercümek’in hesabına yatırılmıştı.

1990’lı yıllarda Refah Partisi’nin “gizli kasası” olarak bilinen Süleyman Mercümek’in ve son olarak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatlığını yapan Faik Işık, Habertürk televizyonunun canlı yayınında şöyle demişti:
“Bizim arkadaşların Bosna’ya yardım diye topladığı paralar, Körfez ülkelerinde repoya yatırıldı. Daha sonra bir kısmı yönetimin uygun gördüğü yerlere harcandı.
Bu işleri yöneten birkaç kişiye, niçin repo yapıldığını, bunun haram olup olmadığını sorduğumda aldığım yanıt şu oldu: Türkiye’de cihat kazanılmadan başkalarına yardım edilmesi caiz değildir denildi. Bana kısaca, sen savunmanı yap, bu işleri sorgulama uyarısında bulundular.”

Milli Selamet Partisi’nin kuruluşundan itibaren daima yönetim kadrosunda yer alan Oğuzhan Asiltürk, önce 11 Eylül 2011 Pazar günü Saadet Partisi’nin Bursa’daki ve ardından Konya’daki toplantısında müthiş bir itirafta bulunmuştu:
“Bosna paralarını Hoca değil, çocukları zimmetlerine geçirdiler"demişti.
Bunu söyler söylemez toplantıyı canlı olarak veren Konya TV, yayını birden kesmiş ve hemen ertesi gün de El - Aziz gazetesi Asiltürk’ü, “Kripto Ermeni” ve “Münafık” olarak suçlayan yayınlara başlamıştı. Bizde kripto ermeni söylemini bu vesile ile duymuş olduk.

Ayrıca, Refah Partisinin kapatılması aşamasındaki Abdullah Gül'ün de içinde olduğu "Kayıp Trilyon" davasını hepimiz hatırlarız. Bu paraların tamamı zimmete geçirilmiştir. Rahmetli Erbakan öldükten sonra bu paraların ve malların paylaşımında, çocukları Fatih, Elif ve Zeynep birbirine düşmüşlerdir.

Kardeşlerden Zeynep, bütün bunları, 2016’da Mahkemeye verdiği dilekçe ile bir bir ve bütün inceliğine kadar itiraf etmiştir. Daha önce şeriat diye çırpınan Zeynep Hanım, Medeni Kanuna göre dava açmış ve miras mallarının kendisinden kaçırıldığını iddia etmiştir. Hisseme düşmesi gereken 50 Trilyon lirayı istiyorum demiştir. 
Daha sonra araya giren yakınları ve geçen yıl vefat eden Oğuzhan Asiltürk bunları barıştırmıştır. Paralar da “Âdil” şekilde paylaştırılmış ve Zeynep Hanımın sesi kesilmiştir. Hanımefendi, şimdi herhangibir Arap ülkesinde değil, Amerika’da o paraların bir kısmını yemekle meşgul olmaktadır. Dr. Fatih Erbakan ise hissesine düşenleri alıp, siyasete devam etmektedir. 14 Mayıs 2023 seçiminde AKP listesinden Meclise girmiştir. Bunun nasıl bir adil düzen olduğu vicdanlarda sorgulanmalıdır.

Almanya’da Cami avlularında Müslüman ahaliden İslâmi usullere göre para toplayan Kombasan, Yimpaş, Deniz Feneri ve bunun gibi bir sürü şirketler vardı. Bunların tamamı dolandırıcı çıktılar. Benim rahmetli babam da Kombasan'a 10 bin Mark kaptırmıştı. O para öylece uçup gitti. Rahmetliye hatırlattığım zaman, sana ne, ben kazandım ben kaybettim derdi. Bu yolsuzlukların failleri, zamanımızda makam-mevki sahibi olmuşlardır.

Şimdi ilkeli duruşuyla Sayın Temel Karamollaoğlu bu çarpık gidişata son vererek düzgün bir siyasi çizgi yakalamıştır. Bundan rahatsız olanlar Oğuzhan Asiltürk'ün çevresinde toplanmaya başlamışlardı. Ancak Asiltürk’ün ömrü vefa etmemiştir. Sayın Karamollaoğlu vakur bir şekilde ilkeli duruşundan taviz vermemiştir. Aslında göğüslenmesi zor bir tercih yapmıştır. Bu siyasi tutum gelecek için bir umut ışığıdır.
Toplumsal yapımız biraz balık akıllıdır. Çok çabuk unutuyoruz. Unutursak hata yapmaya devam ederiz. Siyasette Temel Karamollaoğlu gibi ilkeli insanları sahiplenmezsek kazık yemeye devam ederiz.

Ben bunları söylerken hemen Sivas'taki Madımak olayını öne çıkaranlar olacaktır. Ne yapalım sonuçta hiç birimiz masum değiliz. Hepimizin mutlaka bir kusuru vardır. Ben Karamollaoğlu evliya adamdır demeye çalışmıyorum. Tarafsız bir bakışla, iyiyi kötüden ayıralım diyorum. Rahmetli Erdal İnönü o dönem koalisyon ortağı ve Başbakan Yardımcısı idi. Yetki kendisinde olmasına rağmen, Madımak faciasını önleyecek emri verememiştir. Bunun sebebi sorgulanmalıdır. Önemli olan doğruların desteklenmesi, yanlışların eleştirilmesidir.

(18, Temmuz, 2024-Ordu)