MUKTEDİR YİNE NAS DEMEYE BAŞLADI
Necdet Topçuoğlu
Ekrem ağrıları Erdoğan'a 60 milyar dolar rezervi yaktırmıştır. Bu gün yalakanın birisi de çıkmış, İmamoğlu'nun tutuklanması ekonomiye ancak hapşırık kadar etki yapmıştır diyor. Para milletin olunca demek öyle geliyor. Hatırlarsınız, ünlü İspanyol yazar Cervantes’in roman kahramanı Don Kişot'un ilk macerası yel değirmenleriyle savaşmak olmuştur. Bunun sebebi, onları insanlara kötülük yapan devlermiş gibi görmesidir. Her ne kadar hizmetçisi Sancho engel olmaya çalışsa da o yel değirmenlerine saldırmıştır. Ünlü yazar Cervantes Türkiye de yaşamış olsaydı Don Kişot’a düşman olabilecek çok sayıda malzeme çıkardı. Geçmişte birçok düşman yaratıldığına şahit olmuştuk. Ancak, bunlardan sonuncusu faize karşı ilan edilen düşmanlıktır.
Dostlarım, sömürünün ideolojisi yoktur. Siyasetçi getirisi olan her şeyi sömürür. Faiz yasağı, din emri denilirken sömürünün biri biterken, diğeri başlamaktadır. Bu nokta da hem din, hem de faiz siyasetçi tarafından sömürülmektedir. Aslında faiz, ekonominin vazgeçilmez enstrümanlarından birisidir. Ticaret hayatında faizsiz bir iş ve işlem yürütülmesi mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz dünya devletler ailesinde bütün ticari ilişkiler ekonomi ilminin gereklerine göre yürütülürken, Türkiye’nin ticari faaliyetlerini din esaslarına göre yürütmesi mümkün değildir. Faize karşı olanların bunun yerine neyi koyacaklarını da söylemeleri gerekir.
Kanuni'nin Şeyhülislam'ı Ebussuud Efendi’nin, para vakıflarında %12'ye kadar faiz uygulanabilir görüşü asırlardır uygulanmaktadır. Kanuni ve Ebussuud Efendi’nin Müslüman olmadığını söylemek mümkünmüdür. Bu nasıl Müslümanlık inancıdır, anlamak mümkün değildir. Din, aldatmaya, ezmeye, sömürüye karşıdır. Çağdaş anlayışlar da bunu öngörmektedir. Faiz yasak olmalı diyenler, dinin istediğinin aksine, nereye varacağı bilinmeyen anarşiyi ve sonsuz sömürüyü savunmaktadırlar. Dayanağı olmayan faiz düşmanlığı nedeniyle döviz kurları füze gibi yükselirken zengin daha zengin, fakir daha fakir hale gelmektedir. Sosyal dengeler onarılamayacak biçimde alt, üst olmaktadır. Bu acı tecrübe defalarca yaşanmıştır. Bunu tekrar etmenin rasyonel bir yanı yoktur.
Kur'anda geçen Riba ile faizin aynı anlamda olmadığını, Riba’nın tefecilik olduğunu din adamları ifade etmektedirler. Ancak bu sesin kamuoyunda yeterince duyulduğunu söylemek mümkün değildir. Faizsiz bankaların gelir ortaklığı ve kâr ortaklığı dedikleri uygulama da özünde faiz anlamına gelmektedir. Nas ortada denildiği zaman, doğruları düşünenler, sanki dine karşı geliyormuş algısından korktukları için seslerini çıkarmamaktadırlar. Yanlışlar karşısında doğruları bildikleri halde söylemeyenler, ülkenin kötüye gidişinden sorumludurlar. Konuşmaktan korkanlar, bir gün gelir, düşünmekten de korkarlar. İşte esas tehlike budur.
Merkez bankasının politika faizinde yapacağı indirimler, döviz kurlarının kontrol edilemez bir şekilde yükselmesine sebep olacaktır. Türkiye de ticaretinin büyük bir bölümü ithalata dayanmaktadır. Döviz kurları kontrolden çıkarsa, ülke ekonomisi derin bir darboğaza girecektir. Akaryakıta gelmesi muhtemel zamlar yaygın ifadesiyle iğneden ipliğe her şeye zam gelmesine neden olacaktır. Tohum, ilaç, gübre, mazot ve tarım aletlerine gelecek yeni zamlar, zaten çökmüş olan tarımın tamamen bitmesine sebep olacaktır. Ekonomide bir ileri, bir geri atılacak adımlar, katlanma sınırını aşmıştır. Benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur devri bitmiştir. Ekonominin deneme tahtası yapılmasına milletin tahammülü kalmamıştır.
Türkiye de ekonomi ikiye bölünmüştür. Birisi fakirlerin ekonomisi, diğeri de zenginlerin ekonomisidir. İkisinin bir bütünlük içinde yönetilmesi mümkün değildir. Cumhur İttifakının zengin ettiği kesimlerde ciddi miktarda para bulunmaktadır. Sonradan görme kayırılmış zenginlerin yapmış oldukları çılgın harcamalar, alınan tedbirlerin etkisini azaltmaktadır. Halkın yoksulluk sınırının altında kalan büyük bir kesimi, iki türlü ezilmektedir. Bunlardan birincisi hükümet tarafından uygulanan düşük ücret ve yüksek vergi yüküdür. İkincisi varlıklı kesimlerin harcamalarından kaynaklanan yüksek enflasyondur. Hiç kimse ben zenginim diye güvenmesin. Aç insanların mideleri gıda maddelerinin bulunduğu merkezlere yönelen bir tehdittir. Bir ülkede açların sayısı toklardan fazlaysa hepimiz açlığa mahkumuz demektir.
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu her ekonomist farklı şekilde yorumlamaktadır. Yorumların doğruluğu ve yanlışlığı kişilerin durduğu yere bağlıdır. İktidar yanlısı olanlara göre, ekonomi tabi dengeleri içinde yürümektedir. Muhalif görüşte olanlara göre işler çığırından çıktı denilmektedir. Sebebi ne olursa olsun devletlerin hayatında bu tür iniş ve çıkışlar olmaktadır. Devlet battı demek mümkün değildir. Millet batmadıkça devlet batmaz. Devlet Milletin devletidir. Borçlar Milletin borcudur. Geçmişte bankaların içinin boşaltılması ile yapılan soygunların bedelini Millet ödemiştir. Meydana gelen ekonomik faturayı yine Millet ödeyecektir. Bu sebeple dehşete kapılmaya gerek yoktur. Mademki oy verdiniz başka yolu yok odeyeceksiniz.
Tek adam rejimlerinde iktidarda kalma hırsı aklın önüne geçmektedir. Yönetemeyen gitsin, yönetebilen gelsin deme şansımız yoktur. Neredeyse çeyrek asıra yakın Türkiye'yi yöneten ve çıkmaza sokan akıl, seçimle bile gitmek istememektedir. Bir Hint Atasözü, ‘’oturdukları koltuklardan kalkmak istemeyenlerin ortak sorunu, altlarını kirletmiş olmalarıdır’’ demektedir. Devlet hizmetinde geçen yıllarımdan edindiğim tecrübeye göre, sistem suç işleyen yöneticilerini yargılatmamaktadır. Aslında yargılanarak aklanmak şerefli bir davranıştır. Seçimle gelenler, seçimle gitmeyi bilmelidirler. Gitmiyorum diyenin meşruiyeti kalmaz. Ülkeyi kötü yönetenlerin halkta karşılığı kalmaz. Bu durumda normal zaman beklenmeden seçime gidilmesi gerekir.
(31, Mayıs, 2025-Ankara)