Necdet Topçuoğlu

Tarih: 24.11.2024 02:42

NİŞASTA BAZLI ŞEKER TEHLİKESİ

Facebook Twitter Linked-in

NİŞASTA BAZLI ŞEKER TEHLİKESİ

Necdet Topçuoğlu

İnsanlar hangi şekeri tüketirse tüketsin, karaciğer o şekeri ayrıştırır ve metabolizma bunların içinden glikozu kullanır. Glikoz, beyin enerjisinin kaynağıdır. Enerji oluşabilmesi için glikozun hücreye girmesi ve hücre tarafından yakılması gerekmektedir. İnsan metabolizması şeker ihtiyacını doğrudan gıda maddelerinden temin edebilmektedir. Bu nedenle rafine edilmiş sanayi ürünü şekeri kullanmaya pek ihtiyaç yoktur. Kristal şeker bulunmadan önce de insanlar yaşamlarını sürdürebiliyorlardı.

Glikozun hücreye girebilmesi için pankreasın insülin hormonu salgılaması zorunludur. İnsülin hormonu hücrenin kapısını açar, hücreye giren glikoz hücre tarafından yakılarak enerjiye dönüşür. Demek ki buğday, patates, pirinç gibi nişastalı gıda maddelerinden aldığımız glikozun insan sağlığına zararı söz konusu değildir. Kristal şeker fiyatlarının çok arttığı şu günlerde, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kullanımının arttığı görülmektedir. Endişe duyan dostlarım sordukları için bu konuyu tekrar yazmayı uygun gördüm.

Kamuoyunda tartışılan Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) insan sağlığına zararlıdır görüşü ‘’izoglikoz’’ dan kaynaklanmaktadır? İzoglikoz nedir ? iki glikozun %25 oranında fruktoz (meyve şekeri) katılarak bir kimyasal enzimle birleştirilmesi ve şurup haline getirilmesidir. İşte bu “izoglikoz” metabolizmanın kullandığı glikozun izomeridir. Yani tersten kopyasıdır. Kolay anlamak için sağ kulak, sol kulağın tersten kopyasıdır. Metabolizma doğal olan glikozu tanıyıp, insülin hormonu salgıladığı ve glikozu hücreye alıp yaktığı halde, glikozun tersten kopyası olan izoglikozu tanımadığı için insülin hormonu salgılamamaktadır.
Buna insülin direnci denilmektedir.

İnsülin hormonu salgılanmayınca izoglikoz hücreye girmediğinden kanda birikmektedir. Kanda biriken bu şeker türü yakılmadığı sürece, önce tip 2, sonra da tip 1 diyabet hastalığına sebep olmaktadır. Halk arasında gizli şeker diye bilinen ''tip 2 diyabet'', sinsi bir metabolizma hastalığıdır. Bu nedenle hastalıktan kuşku duyanların açlık ve tokluk şekerlerini kontrol ettirmeleri faydalı görülmektedir. Özellikle üç aylık ortalamayı gösteren ''Hemoglobin A1c'' nin %5-6 arasında olmasına dikkat edilmelidir.

Sağlığımız için tehlikeli olan Nişasta Bazlı Şeker türünü, yani “izoglikoz”u başta Cargil olmak üzere çok uluslu şirketler üretmektedir. Türkiye’de Nişasta Bazlı Şekerin(NBŞ), kurulu kapasitesi 980 bin ton/yıl dır. Bu kapasitenin neredeyse tamamına yakını kullanılmaktadır. Söz konusu üretimin kaymağını çok uluslu şirketler alıp götürürken, diyabet hastalığı halkımızda kalmaktadır. 
Bunun neticesinde Sağlık Bakanlığı bütçesinden milyonlarca dolar harcanarak şeker hastalığının tedavisi için diyabet ilaçları ithal edilmektedir. Ayrıca bunların parası da yine çok uluslu şirketlerin kasasına gitmektedir. Bunun inanılmaz bir kazanç sistemi olduğunu söylemek mümkündür. Malum Şirketler, hem şeker hastası yaparken, hem de tedavi ederken büyük miktarlarda para kazanılmaktadırlar. Bunu anlamamak için hain olmak gerekir.

Yıllardır diyorum ki, işte bu yüzden “izoglikozun” kotası AB ülkelerinde olduğu gibi %2 ile sınırlandırılmalıdır. Hatta tamamen sıfırlanmalıdır. Türkiye’de izoglikoz kotası %2,5’a düşürülmüştü. Şimdi tekrar Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle %10’a çıkarılmıştır. Cargil son günlerin toz dumanı arasında yine kota artırma çabalarını sürdürmektedir. Diğer yandan izoglikoz üreten fabrikalar tam kapasite ile üretim yapmaktadırlar. Kotaları kadar faturalı, kota fazlasını da kaçak olarak piyasaya sürmektedirler. Yıllardır gerekli denetimlerin yapılmaması izaha muhtaç bir durum olarak ortada durmaktadır. Üretilen kota fazlası izoglikozun pazarlanması, yeterince denetim yapılmadığını göstermektadir.

İzoglikozun bir de pancar şekeri olan sakarozun yerine kullanıldığını düşünürsek ekonomik zarar katlanarak büyümektedir. Vatandaş biz izoglikozu nasıl tanıyacağız diye sormaktadır. Her şeyden önce şu husus iyi bilinmelidir. Kristal olan şekerler izoglikoz değildir. Nişasta Bazlı Şekerinde kristalinin üretilmesi çalışmalarının devam ettiği bilinmektedir. Ancak henüz sonuç alınmış değildir. Bu nedenle şimdilik kristal şeker kullanımında rahat olunmalıdır.

İzoglikoz şurup halindedir. Piyasadaki mısır şurubu gibi. Maalesef fiyat olarak ucuz olduğu için piyasadaki şekerleme ve tatlı üretiminde söz konusu şurup kullanılmaktadır. İmalatlarında kristal şeker kullananların, şurup kullananlar ile rekabet edebilme şansları yoktur. Örneğin, piyasadan pestil veya köme alırken dikkat edilmelidir. Bu ürünler çok sert olursa doğal üretimdir. Yumuşak ve vıcık vıcık bir görüntüsü varsa nişasta bazlı şeker kullanılarak üretilmiştir. Döviz kurlarının artmasına bağlı olarak, Nişasta Bazlı Şeker fiyatlarının artmış olması kullanılmasına engel değildir.

Maalesef halkımız o yumuşak olanını tercih etmektedir. İstatistiklere göre Türkiye’de 15 milyon şeker hastasının olduğu söylenmektedir. Bir de hasta olduğu halde hastalığını bilmeyen 10 milyon yurttaşımızın mevcut olduğu tahmin edilmektedir. Görüldüğü gibi gün geçtikçe sayı tehlikeli bir biçimde yükselmektedir. Şeker hastalığı, çağın hastalığı olarak adlandırılan bir metabolizma hastalığıdır. Bu konuda tedbir alınması zorunludur.

Bilindiği gibi, şeker hastalığı kalp, böbrek, göz gibi organlarda ağır tahribatlar yapmaktadır. Özellikle kılcal damarları yakarak kan dolaşımını olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda salgın halinde dünyayı tehdit eden covıd-19 virusunun varyantları, özellikle başta kalp ve damar hastalarını, ikinci olarak da şeker hastalarını tehdit etmektedir. Ölüm istatistiklerinden yaşlı ve kronik hastaların kayıplarının daha çok olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye’deki hastalık yelpazesini oluşturan büyük resme bakıldığında covıd-19 virusunun tahribatının artmasının temelinde izoglikoz ve bunun sebep olduğu hastalıklar bulunmaktadır. Benim gibi düşünenler bu konuda yıllardır mücadele verirken çok uluslu şirketlerden beslenen sözde bilim insanları izoglikoz yanlısı yazılar yazdılar. Bizi fruktoz düşmanı ilan ettiler. Umarım covıd-19 sürecinde vicdanları huzur içinde olmuştur.

Uzun zamandır dostça ve iyi niyetle uyarıyorum. Bu uyarılar konu uzmanlarının halkımıza olan vicdan ve yurttaşlık borcudur. İnsanoğlu kendi belasını kendisi yaratmaktadır. Sonra da neden böyle oluyor diye şaşkınlık göstermektedir. Aklın ürettiği bilim yol gösteriyor. Bilimin gösterdiği yoldan ayrılanlar daima sorun yaşamaktadırlar. Bu kaçınılmazdır. Konuya inançlar açısından da bakılsa sonuç değişmemektedir. Kur’an yüzlerce ayetinde akla referans vermektedir.’’ Biz size akıl verdik, hiç akıl etmezmisiniz’’ demektedir. Bilime ve dine inanmayanlar sağlık sorunu yaşamaktan kurtulamayacaklardır. Aklımızı başımıza alacağımız, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim.

(23, Kasım, 2024-Ankara)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —