Necdet Topçuoğlu


SANAL ALEMİN SANAL BİREYLERİ

Facebook da yapılan paylaşımlar aynı zamanda bir test niteliğindedir. Çok derinliği olan bilimsel bir makale yazıyorsunuz,


SANAL ALEMİN SANAL BİREYLERİ

Necdet Topçuoğlu

Facebook da yapılan paylaşımlar aynı zamanda bir test niteliğindedir. Çok derinliği olan bilimsel bir makale yazıyorsunuz, beğenenlerin sayısı yüz rakamını bulmuyor. Hatta paylaşanlar çok az olmaktadır. Genellikle insanlar korkuyor, acaba başıma bir şey gelirmi diye endişe etmektedirler. Bir resim paylaşıyorsunuz beğenenlerin sayısı 500’ü aşıyor. Demek ki konuları resim ve karikatürler veya post yazarak anlatmak daha faydalı gibi görünmektedir.

Bazı dostlar daha makaleyi okumadan, sonundaki tarihe bakmaktadır. Telefonla arayıp tarihi yanlış atmışsınız, daha günün bitmesine iki saat var diye uyarmaktadır. Ben de iki saat sonra okumalarını öneriyorum. Kendilerini sanal alemin ağası olarak gören bazı Jakobenler de, yazılanlar kendi doğruları ile örtüşmüyorsa, katılmıyorum diye itiraz etmektedir. Katılmayabilirsin ancak ayar vermek usulden değildir. Kompleksini aşamayan bu bireylerle de yolları ayırmak faydalıdır.

İnsanlar çoğunlukla başımıza gelecek olan gelmiş zaten, bundan kötüsü ne olabilir ki diye düşünemiyorlar. Bir canımız var, başımıza dert olmuş, ölsek de kurtulsak diyen birçok dostumu tanıyorum. Yine de yazdığınız yazılara bir beğeni koyamıyorum diye bana yakınıyor. Hatta sizi takip ettiğim için biraz sıkıntı yaşadım diyenler var. Ben de, beni takip edecek cesaretin yoksa ayrılmalısın diyorum. Bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı, böyle bir toplumsal yapı oluşması, olabileceklerin en kötüsüdür.

Sosyal medya siyaseti şekillendiren veya siyasetçileri tespit eden bir platform değildir. Ayrıca bir kişi sosyal medya üzerinden siyaset arayışı içine giriyorsa, ondan zaten siyasetçi olmaz. Sosyal medya bizim oyuncağımızdır. Dikkatli oynanırsa zararı olmaz. Dikkatsiz oynanırsa her oyuncakta olduğu gibi zarar verme riski vardır. Sanal tanışmışlıklar, gerçek ortamda test edilmedikçe beklentiye girmek hayal kırıklığı yaratabilir. Bu konuda dikkatli olmakta fayda vardır.

Sosyal medyayı çok fazla ciddiye almamak, çok da küçümsememek gerekir. Bazen toplumsal tepkinin lokomotifi olabilmektedir. Bu çok önemli bir özelliktir. Doğru kullanılırsa faydalıdır, yanlış kullanılırsa oldukça zararlıdır. Örneğin, küçük bir cep harçlığı karşılığında sağa sola saldıran trolleri buna örnek vermek mümkündür. Genellikle trol ordularının finansmanı, kara para odaklarınca karşılanmaktadır.

Sosyal medyanın en kötü yanı, kişileri yalnızlığa alıştırmasıdır. Yüz yüze bir araya gelerek dayanışma içine girmeyi engellemektedir. Sosyal medya sanal alem olduğu için, kişileri gerçek alemin dışına çekmektedir. Hiçbir zaman sanal gerçekler ile yaşamsal gerçekler birbiriyle örtüşmezler. Sosyal medyayı gerçek sanmak, rüyayı gerçek sanmak gibidir. Tatlı rüyalar uyanınca kâbusa dönüşmektedir.

Sözcükler kalemden veya klavyeden dökülünceye kadar sizin esirinizdir. Dökülüp kağıda veya dijital ortama kayıt olduktan sonra, siz sözcüklerin esiri olmak zorunda kalırsınız. Bir kırık koltuğa oturduğunuz zaman bütün geçmişiniz pazara dökülmektedir. İşte bu nedenle doğrultu tutarlılığı çok önemlidir. Gelecekteki davranışlarınız veya seçimleriniz, geçmişte ifade ettiklerinizle çelişmemelidir. Çelişenlerin yaşadıkları sıkıntıları hep birlikte izliyoruz.

Sıradan birisi olduğunuzda takip edilmeyen twit’leriniz, bir göreve geldiğiniz zaman başınıza bela olabilmektedir. Bu durumda olan birçok insanı hepimiz tanıyoruz. Tekrar ifade etmek istiyorum, sosyal medya siyaset arayışı içinde olmanın sağlam bir zemini değildir. Beklenti içinde değilseniz, her türlü doğruyu hiç çekinmeden savunabileceğiniz iyi bir ortamdır. Zaten sosyal medyayı ben de bu amaçlarla kullanmaya çalışıyorum.

Bazen dostlarımız, bu son paylaşımımdır diyerek veda etmektedirler. Bu davranışların anlık duygulardan kaynaklandığını düşünüyorum. Kimisi ilgi görmek istediğinden, beklediği ilgiyi göremeyince, protest bir davranışla ayrılma kararı vermektedir. Nadiren bir kısım dostlar duygularına karşılık aramaktadırlar. Sanal alem yapay zekâ gibidir, duygusu yoktur. Bazı dostlarımız sürekli aynı şeyleri tekrar etmekten sıkıldıkları için ayrılmayı tercih ederler. Sebebi her ne olursa olsun, devamlılığı olmayan bir karar olduğunu düşünüyorum. Çünkü sosyal medya bağımlılık yapmaktadır.

Sosyal medya platformlarının insanları yaş kuşağına göre tasnif ettiklerini görüyoruz. Benim yaş kuşağımda bulunan kıdemli yurttaşlar, facebook da yazışmayı tercih etmektedirler. Orta yaş kuşağında yer alanların tweetır’ı tercih ettiklerini görüyoruz. Daha genç kuşaklar ise instegram da takılmaktadırlar. Bir de ‘tik-tok’cular var. Onların da çok ilginç paylaşımlar yaptıklarını düşünüyorum. Kendilerini youtuber diye tanımlayanlar ise farklı bir iletişim yolu seçerek kitlelerin ilgisini çekmektedirler.

Sosyal medya sanal olmasına rağmen, hayatın gerçekleri arasında yerini almıştır. Akıllı telefonlar tarihe karışmadıkça sosyal medyadan uzak kalmaya çalışmak bir eziyettir. Konuyu paylaşımlar ve takipler açısından değerlendirirsek, benim gibi oldukça aktif olanlar vardır. Bazıları paylaşımda aktif, takip de pasif olmayı tercih etmektedirler. Tam tersi davrananlar da vardır. Takip de aktif, paylaşımda pasif olanlardan söz ediyorum. Bu grup, benim tepki duyduğum asosyal diye tanımladığım gruptur. İnanın onları sayfamda yük olarak görüyorum.

Gerçek yaşam stres ve sıkıntılarla doludur. İnsanların deşarj olma ihtiyaçları söz konusudur. Bu tür insanların sosyal medyada saldırgan olduklarını görmekteyiz. Sağlıklı iletişim ve paylaşım ortamının havasını bozan bu tür insanların ikaz edilmeleri, tavırlarını düzeltmiyorlarsa, engellenmeleri doğru bir tercihtir. İyisi ve kötüsü ile sosyal medyanın her platformu insanların vaz geçilmezi olmuştur. Biz bırakmak istesek de alışkanlıklarımız bizi bırakmamaktadır. İşte bu nedenle alışkanlıklarımızın davranışlarımız olmasına izin vermeden, yolumuza devam etmeliyiz.

(12, Temmuz, 2024-Ankara)