SİZ ÖNCE KENDİNİZ BİRLEŞİN
Necdet Topçuoğlu
Halen Türkiye de resmen kurulmuş olduğu söylenen 180'den fazla siyasi parti bulunmaktadır. Kendilerine sorarsanız çoğu milliyetçi olduklarını ifade etmektedirler. Benim okumadığım siyasi parti programı yoktur. Programlar hemen hemen birbirinin benzeridir. Hatta talep üzerine birkaç programda ben yazdım. Kuruluş aşamasında iki ayrı siyasi partiden de Genel Başkanımız ol önerisini aldım. Sadece teşekkür ettim. Bu iş bu kadar basit görülmemelidir. Haddinden fazla siyasi parti olması, akıl alır gibi değildir. Zaten bu sayıda siyasi fikir çeşidi de yoktur.
Türkiye'nin bu duruma gelmesi, özellikle milliyetçilerin bölünüp parçalanması ve diğer partiler tarafından kullanılmasından ileri gelmiştir. Aklıma gelen bazı milliyetçi partilerin isimlerini yazmak istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İyi Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Kutlu Parti Genel Başkanı Yusuf Halaçoğlu, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Testici, Ata Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş olmak üzere, hepsine sormak istiyorum. Kardeşim milliyetçiliği neden bukadar böldünüz?
Bu partilerin hepsi daha çok milliyetçi olduklarını iddia etmektedirler. Daha çok milliyetçi olmak nasıl bir özelliktir bize anlatsınlar. Sorsanız hepsi de Türkiye'nin birlik ve beraberliğinden yanadırlar. Milliyetçilik gibi milletin ortak değeri konusunda bu kadar bölünmüş olanların, ülkenin birliğinden yana söylemlerde bulunmaları çok inandırıcı gelmemektedir. Kardeşim siz önce kendiniz milliyetçi bir çatı altında birleşin görelim. Sonra ülkenin birlik ve beraberliği hakkında konuşmaya hakkınız olsun. Daha kendi partisinin program ve tüzüğünü okumayan parti yöneticilerini biliyorum. En temel konuda birleşemeyenlerin millete hamaset nutukları atmaları anlamsızdır.
Milliyetçi olduklarını iddia eden siyasi partiler içinde bulundukları çıkmazdan kurtulmadıkça, Ülkenin kurtuluşu mümkün değildir. Milliyetçiler, ülkenin dinamik güçleridir. Bu yetmez, akıllı olmak zorundadırlar. Anadolu'nun Türksüzleştirilmesi oyunlarını nasıl farketmezler, bunu anlamak mümkün değildir. Kimsenin ülkücülüğüne lâf etmek ne hakkım, ne de haddim değildir. Ancak gerçeği anlamak için sormak hakkımdır.
Lidere sadık bir Ülkücülük mü? "Davaya” sadık Ülkücülük mü ? Amaç, lidere bağlı Ülkücülük ise, bu zamanla Brütüs, Sezar ilişkisine dönüşebilir.
Amaç, "Davaya" bağlı Ülkücülük ise, işin içine vicdan girer, adalet girer, vatan girer, vefa girer.
İşte gelinen yol ayrımı budur. Doğrusu zor bir karar da değildir. Unutulmamalıdır ki, “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılamaz. Sadakati yüce bir haslet yapan ruh hali, körü körüne itaat değil, adaletli bir vicdan olmalıdır. İçinde iktidar tutkusu, koltuk sevdası, menfaat hesabı olan bir hareketin “ortak dava”sı olmaz, olamaz. Görülmesi gereken budur.
Son zamanlarda doğrularla yanlışlar birbirine karışmıştır. Yapanlara bakıyorsunuz, ikisi de Ülkücü ve milliyetçi olduklarını söylemektedirler. Ülkücülük öyle her niyete yenilen muz değildir. Bu bir dava ise, ki öyledir. O zaman ilkeleri vardır. Dava sahibi insanlar davalarıyla yürür, davalarıyla büyür, davalarıyla yücelirler. Şimdi bizim yaşlı yurttaşlar olarak izleyip görme zamanımızdır. Dış dayatmalarla, Üniter Devlet kılıfı giydirilmiş, üç toplumlu Federasyona giden yolda, Ülkücü ve milliyetçilerin tavrı ne olacaktır? Görmek istiyoruz.
Bakın arkadaşlar, emperyalistlerin işbirlikçi Pakradunilerle, Anadolu'yu Türk'süzleştirme girişimleri karşısında nasıl tavır alacaksınız, millet bunu merak etmektedir. Gün bu gündür, bunun yarını yoktur. Dövmek, vurmak, kırmak, derdi Vatan olanların ajandasında hiç olmamalıdır. Yol ayrımı işte budur. Ya davanızla yürür kahraman olursunuz,
Ya da davanızı terk eder, sonradan pişman olursunuz. Vatan sizden hizmet beklemektedir.
Bütün milliyetçi partileri, ülkücü ve milliyetçileri, tarih ve Türk milletinin huzurunda, "Vatan bir bütündür bölünemez", "manda ve himaye kabul edilemez" fikri çerçevesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi önderliğinde Kuvva-i Milliye ruhu etrafında kenetlenerek, hep birlikte tavır almaya,
Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkmaya davet ediyorum. Kültür Milliyetçiliği idealini ilke edinmiş bir kıdemli yurttaş olarak, imkânsız bir istekte bulunmadığımı düşünüyorum.
(18, Ağustos, 2025-Ankara)