TALAT PAŞA’NIN MUSTAFA KEMAL’E MEKTUPLARI
Talat Paşa, Türk siyasi tarihinin en önemli figürlerinden birisidir. İttihat ve Terakki önderlerinden birisidir ve Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Türkiye’yi terk ederek Avrupa’ya gitmiş, orada da ülkenin kurtuluşu için nasıl bir çalışma yapılacağı konusunda fikir üretmiş çok önemli bir yurtseverdir. Mustafa Kemal’in Anadolu’da başlattığı mücadeleyle ilgili düşüncelerini mektuplarla Mustafa Kemal’e iletmiştir. Kendisi ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı mücadelesinde bulunamamıştır.
Talat Paşa, 1 Eylül 1874 tarihinde Edirne’de doğdu. Babası Kırcaali’ye bağlı Çepleci köyünden Kadı Ahmet Vasıf Efendi, annesi Hürmüz Hanım’dır. İlk eğitimini Vize’de aldıktan sonra Edirne Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdi. Babasının vefatı üzerine ailesinin geçimini sağlamak için Edirne Posta ve Telgraf İdaresi’ne mülâzemetle girdi ve 1891’de telgraf deposu mukayyidi oldu.
Aynı zamanda şehirdeki Üniversalla mektebinde Türkçe muallimliği yaptı. Bu sırada özel Fransızca dersleri aldı; ayrıca sicil kaydına göre Rumca konuşabilmekteydi. Genç yaşta eniştesi İsmail Yürükoğlu aracılığıyla Jön Türk düşüncesinden haberdar oldu ve bu düşüncelere yakın ilgi duydu. Bulgaristan Türklerinden olan ve daha sonra Şark adında bir muhalefet gazetesi çıkaran İsmail Yürük oğlu, Ahmet Zeki Bey ile beraber Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Rusçuk teşkilâtında çalışmıştı.
4 Şubat 1917’de Sadrazam oldu. Paşa unvanını aldı. Böylece Osmanlı tarihinde ilk kez halk tarafından seçilen bir milletvekili, bir dönem posta memuru olarak çalışmış halktan bir kişi, bu göreve gelmiş oluyordu. 1908 Hürriyet Devrimini izleyen günlerde, 30 Temmuz 1908’de Edirne milletvekili seçilen Talat Bey, 1917 yılına kadar birkaç kez Dâhiliye ve Posta ve Telgraf nazırlığı ile görevlendirildi.
Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa gibi İttihat ve Terakki önderlerinin, Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Türkiye’yi terk ederek Avrupa’ya gittiklerinde, orada nasıl bir çaba gösterdikleri, örgütlenmeye girdikleri bilinmektedir. . İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeyi terk etmeleri başarılı olamamış siyasetçilerin bir “inzivaya” çekilmesi demek değildi. Talat Paşa ve Enver Paşa ülke dışında olsalar da, Türkiye’nin kurtuluş uğraşında etkin bir rol oynamak ve kurtuluş sonrasında, ülkede siyasal önderliği tekrar ele geçirmek istiyorlardı.
Talat Paşa, önce Anadolu’yu desteklemek ve Anadolu’da başarı kazanıldıktan sonra içeriye girerek, bir siyasal parti kurarak iktidarı kontrol etmek yolunu önermekteydi. Talat Paşa için ülke dışındaki İttihatçılar arasında kendi stratejisini savunabilmek açısından Anadolu ile iyi ilişkiler içinde olduğunu etrafa göstermek çok önem taşımaktaydı. Bu nedenle Mustafa Kemal’in başlattığı mücadelenin kayıtsız şartsız desteklenmesinden yanaydı. Enver Paşa ise şimdiden Anadolu hareketi kontrol edilmezse daha sonra kontrol edilemeyeceğine inanmaktaydı.
İktidara gelişinden beri ittihat ve Terakki önderleri arasında süregelen yarışma ve gerilimler bu dönemde de sürmüştür. İttihat ve Terakki’nin önderleri çeşitli Avrupa ülkelerinde ayrı ayrı şehirlerde küçük gruplar halinde örgütlenerek çalışmışlardır. Önderler arasındaki bu görüş ayrılıklarına ve gerilimlere karşın, yine de hareketin bir bütünlüğü vardır. Bu bütünlük, Kurtuluş Savaşı sonrasında ülkede siyasal önderliğin ittihat ve Terakki’nin kontrolüne geçmesi etrafında kurulmaktadır.
Anadolu hareketi de, İttihatçı önderlerin uğraşlarını yakından takip etmekte ve onların amaçlarının ne olduğunu iyi bilmektedir.
Bu dönemin temel belgelerini, Avrupa’nın değişik şehirlerinde yaşayan ittihat ve terakki önderlerinin kendi aralarında ve Anadolu’yla olan mektuplaşmaları teşkil etmektedir. Önderler arasındaki uzaklığın zorladığı haberleşme biçimi ya da mektuplaşma, içinde bulundukları bu dar anın kaygılarının ve umutlarının yazılı hale gelmesini sağlamıştır.
Varlığı bilinmesine karşın bu mektupların belki de en önemlisi olan ittihatçı önderlerin en etkilisi Talat Paşa ile Anadolu hareketinin önderi Mustafa Kemal Paşa arasında karşılıklı olarak gönderilen mektuplardır. Bu mektuplar Kâzım Karabekir’i, Mustafa Kemal’in kendilerinden habersiz, eski ittihatçı önderler kanalıyla, Bolşeviklerle iş birliği yapmağa çalışıp çalışmadığı konusunda şüpheye düşürmüştür.
Talat Paşa, Berlin’de geçirdiği, yaklaşık iki buçuk yılı aşkın bir zaman zarfında, kendisine yakın gördüğü yabancı çevrelerle temasa geçmiş ve bu arada elde ettiği bilgileri ve belgeleri Anadolu’daki Millî Mücadelenin lideri Mustafa Kemal Paşaya mektupla haber vermiştir.
Talat Paşa Mustafa Kemal’e yazdığı ilk mektubunda, hem Mustafa Kemal’e memleketin kurtuluşuna dair kendi düşüncelerini belirtmiş, hem de yurt dışındaki İttihatçıların faaliyetlerini anlatmış, onların lideri olarak Mustafa Kemal’e ortak çalışmalar konusunda bazı teklifler de bulunmuştur.
Söz konusu mektupta Talat Paşa, yurt dışına çıktığı andan itibaren yaptığı bütün siyasi faaliyetlerini ve Avrupa kamuoyunda Türklere karşı oluşan düşünceleri belirtiyor, ardından bütün bunlara karşı ortak hareket planlarını aktarıyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın bu mektuba 20.11.1920 tarihinde verdiği cevap da teknik açıdan Talat Paşa’nınki gibi kaleme alınmıştır. Mustafa Kemal Paşa, mektubunda o güne kadar Millî Mücadele uğrunda yaptıklarını özetlerken, diğer taraftan da teşkilâtlanma ve mücadelenin başarısıyla ilgili bir strateji çizmektedir. İlk bakışta bu stratejinin kademeli olduğunu ve bunun için de Avrupa’daki İttihatçıların rollerinin ne olması gerektiğinin de açıklandığı söylenebilir.
Mustafa Kemal Paşa, o zamana kadar Erzurum ve Sivas kongrelerinin toplanarak Türk istiklâlinin temini için kararlar aldığını, Sivas Kongresi’nde bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin birleştirildiğini ve bu teşkilâtların birbirinden haberli kılındığını; ayrıca, bütün bu faaliyetleri tekelden yönetmek için bir “Heyet-i Temsiliye” oluşturulduğunu, bunun riyasetinin de kendisinde bulunduğunu anlatmaktadır.
Mustafa Kemal’in Araplarla ilgili olarak, Talat Paşanın teklif ettiği formülü kabul ettiği söylenebilir. “Suriye ve Iraklılar ile öteden beri münasebet tesis etmiş ve kendileri İngiliz ve Fransızlar aleyhinde teşebbüse geçirilmiştir. Daha ciddî esaslar dâhilinde, birlikte hareket için nezdimize gelmiş olan salahiyetli Arap temsilcileri görüşülmüştür. Araplara karşı öteden beri ifade ettiğimiz siyasî formül şudur: Her millet kendi dâhilinde istiklâlini kurtardıktan sonra konfederasyon halinde birleşmek. Bu husus Araplarca memnuniyetle kabul edilmiştir”.
Kafkasya’ya ilişkin faaliyetler konusunda Mustafa Kemal, Halil Paşa ile görüştüğünü ve onu Azerbaycan ve Şimali Kafkasya’da Çerkezlerin istiklâllerini temin etmek, Azerbaycan ile ittifak etmiş olan Gürcistan ile itilaf halinde yaşamak hususlarının sağlanması, aynı zamanda, bölgedeki Nuri Paşa ve o sırada Türkistan’da olduğunu sandığı Enver Paşa ile münasebet kurmak için Kafkasya’ya gönderildiğini, kendisine bunlardan ara sıra malumat geldiğini söylemektedir.
Talat Paşa’nın Mustafa Kemal’e gönderdiği mektup temelde iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ülkenin kurtuluşu için bir strateji önerisi ve bu strateji içinde Mustafa Kemal ile dışarıdaki İttihat ve Terakki önderlerinin nasıl bir iş bölümü yapabilecekleri konusunda bir öneri bulunmaktadır, ikinci bölümde ise İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeden ayrıldıktan sonra yaptıkları işler konusunda bilgi verilmektedir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde Mustafa Kemal’in stratejisi çok daha gerçekçi temellere oturmaktadır. Mustafa Kemal’in daha Erzurum Kongresindeki strateji seçmesi olan daha sonra Misak-ı Millide de belirtilen hudutlar içinde ifadesini bulan bağımsızlık sağlanması önerisi Pan İslamist ve Pan Türkist politikaya karşı olmayı da içeriyordu. Bu tutum, hem Sovyet desteğinin kolay elde edilmesini sağlayacak hem de İngiltere’nin tepkisini yavaşlatacaktı.
Talat Paşa’nın önerdiği bu strateji çizgisini yalnızca İttihat ve Terakkinin geleneksel politikasının bir uzantısı olarak yorumlamak bu stratejiyi kavramakta yetersiz kalır. İttihat ve Terakki önderlerinin içinde bulundukları durum açısından da yorum getirmek gerekir. İttihat ve Terakki önderleri ülke içinde örgütlenen direnişte aktif bir rol elde edememiş durumdadırlar. Gelecekte umutlarını sürdürmek için, kendilerine bir işlev bulmaları gerekir. Böylece kendilerini unutulmaktan kurtaracaklardır.
Gerçekte Mustafa Kemal’in mektubu Talat Paşa’nın önerdiği iş bölümünü benimsemekten çok, onu kabul etmeyen bir havadadır. Buna rağmen Talat Paşa mektubu kendi istekleri kabul edilmiş gibi yorumlamış ya da çevresine öyle yaymıştır. Avrupa’daki İttihatçı önderlere kendi stratejisini kabul ettirebilmek için Anadolu ile ilişkilerini iyi göstermek zorundadır. Kanımızca Talat Paşa’nın Anadolu ile ilişkilerini iyi olarak gösterme tutumu çok bilinçlidir.
Mustafa Kemal Paşa, Talat Paşaya yazdığı 25 Ekim l920 tarihli ikinci mektubunda ise, kendisinin memleket içinde ve Talat Paşa ile arkadaşlarının memleket haricindeki mesailerinin istiklâl mücadelesi için faydasına değinmekte, “Avrupa ahvaline dair” Talat Paşada toplanan bilgilerin hemen kendisine gönderilmesini istemektedir. Bu durum, bu mektuba göre İttihatçı liderlerin Millî Mücadele ile temaslarının hangi biçimde olması gerektiğini daha iyi anlatmaktadır. Zira Ankara Hükümeti artık yavaş yavaş Avrupa’daki teşkilâtlanmasını düzenlemektedir. Demek ki, Talat Paşa ve çevresi de bu teşkilatlardan her hangi birisine yardım eden ve bir siyasî niteliği olmayan gruplardan birisidir.
Talat Paşa, 15 Mart 1921 günü bir Ermeni tarafından suikast sonucu katledildi.
Talat Paşa’nın şahadet haberi Mustafa Kemal Atatürk’e ulaştığında, büyük önder gözyaşlarına hâkim olamamış ve şu sözleri sarf etmiştir:
“Vatan büyük bir evladını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti.”