Mithat Baş

Tarih: 26.06.2025 00:06

VAHŞET VE HUKUK

Facebook Twitter Linked-in

VAHŞET VE HUKUK

           Bu hafta yerel bir konu hakkında yazmak istiyordum ama ülkemizdeki vahşet haberlerini izleyince her insan gibi ben de olumsuz etkilendim. Bu nedenle de olayla ilgili görüşlerimi sizinle paylaşmak istedim.

Özellikle Güneydoğu yöremizde neden bu tür olaylar oluyor? Niçin bu olayların önüne geçilemiyor? Töre cinayetleri, aşiret gelenekleri, kan davaları 21. yüzyılda bile neden bu yöremizde etkinliğini sürdürüyor? Bu tür olaylar, siyasilerimiz ve düşünen insanlarımız tarafından doğru analiz ediliyor mu? Ediliyorsa neden sonuç alınmıyor? Bu soruları çoğaltabilirsiniz.

  Modern devlet anlayışında devletin en önemli görevi, vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamak, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlandırmaktır. Bu nedenle de modern devletlerde yazılı kurallar önemlidir. Yazılı kurallara “hukuk kuralları” denir. Bu kuralları uygulayan devletler de hukuk devletidir. Batılı toplumlar bu modern yapıyı hem devlet anlayışlarında, hem de bireysel olarak içselleştirmişlerdir.

Ortadoğu toplumlarında hukuk devleti anlayışı ve yaşam tarzı pek görülmez. Bu toplumlarda her farklı kesimin kendine özgü bir hukuku vardır. Eğer bir aşiretin etkisi altındaysalar aşiret hukuku, bir mezhep ya da tarikatın etkisindeyseler bu yapıların hukuku geçerlidir. Adı devlet de olsa bu toplumlarda modern hukuku uygulamak zordur.

Bizde ise, cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte modern devlet anlayışı uygulanmaya çalışılmış, ancak iktidarlar tarafından gerekli gereksiz çıkarılan aflar sonucu hukukun suçlara karşı caydırıcı gücü azaltılmış, yurttaşların hukuka inançları törpülenmiştir. Bunun sonucu olarak da “nasıl olsa yapanın yanına kar kalır” misali suç oranları artmıştır.

Hukuk devletinin olmadığı bir yerde demokrasiden bahsetmek abestir. Modern devletlerde hukuk kuralları “evrensel hukuka” uygun olarak düzenlenir. Siz hiç modern toplumlarda “aşiret hukuku”, “cemaat hukuku”, “tarikat hukuku”, “töre hukuku” na rastlayabilir misiniz? Maşallah bizde hepsi var. Ülkenin bir kısmında “aşiret hukuku, bir kısmında “töre hukuku”, büyük metropollerimizde bazı ibadethanelerde “tarikat hukuku” almış başını gidiyor. Bunun adına da, sözüm ona bazı kanaat önderleri (!) her gün belli  televizyon ekranlarında ve bir kısım basında bireysel özgürlük adını veriyorlar.

Berdelle satılan küçücük kızların özgürlüğünden, okuma hakları aile baskısıyla elinden alınmış çocukların özgürlüğünden, çok eşli evlenmelerdeki mağdur kadınların özgürlüğünden, evleneceği kişiyi kendisi seçemeyen genç kızların özgürlüğünden, bir işaretle toplu oy kullanmak zorunda kalan insanların özgürlüğünden bahseden çok az Kürt aydınına rastladım. Bu aydınların yukarıda bahsedilen özgürlüklerden önce kimlik ve dil sorununu dillendirmeleri pek inandırıcı olmuyor. Özgürlüklerde önce yaşama hakkı, baskılardan uzak bireysel özgürlük ve her türlü konuda “seçebilme hakkı” birinci koşuldur modern insan için.

Töre, tarikat ve cemaat, aşiret ve militarist baskıların etkisiyle demokrasiyi dillendirmek, her şeyden önce “demokrasi” kavramına saygısızlıktır.

Modern devlette, “hukukun üstünlüğü” ve “hukuka inanç” ancak hukuk kurallarının tavizsiz uygulanmasıyla mümkündür. Bunun adı, totaliter devlet değildir. Bunun adı, demokratik devlettir. Demokrat olmak da sözle değil, hoşgörü, hukuka saygı ve kurallı yaşamaya alışmaktan ve içselleştirmekten geçer.

Yoksa Ortadoğu’daki her gün kan gölüne dönen toplumlardan farksız oluruz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —