Necdet Topçuoğlu

Tarih: 18.08.2025 18:15

ABD, İNGİLTERE VE İSRAİL'İN ORTAK HEDEFLERİ

Facebook Twitter Linked-in

ABD, İNGİLTERE VE İSRAİL'İN ORTAK HEDEFLERİ

Necdet TOPÇUOĞLU

Osmanlı İmparatorluğu döneminde toprak sistemi; Has, Zeamet ve Timar diye üçe ayrılıyordu. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi sınırları içinde kalan Ceylanpınar Tarım İşletmesi’de Osmanlı döneminde İbrahim Paşa’ya ait Has arazisi idi. İbrahim Paşa ikinci Meşrutiyete karşı çıktığı için bu arazi devlet tarafından geri alınmıştır. Söz konusu Has arazisinin parçalanmadan önceki büyüklüğü yaklaşık olarak üç milyon dönüm kadardı.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, 1921 Ankara antlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı bugünkü demiryolu olarak tespit edildiği zaman bu arazinin bir milyon dönümü Suriye, iki milyon dönümü de Türkiye tarafında kalarak bütünlüğü bozulmuştur. Türkiye sınırları içinde kalan arazi 1943 yılında Devlet Üretme Çiftliği olarak kurulmuş olup, o tarihten bu güne kadar Türk çiftçisinin tohumluk ve damızlık ihtiyacını karşılamak için tarımsal faaliyette kullanılmaktadır.

Halen TİGEM tarafından işletilen çiftliğin, arazi büyüklüğü, uğradığı işgaller sebebiyle 1.650 bin dekara gerilemiştir. Çiftlik arazisinin 900 bin dekarı sulama potansiyeline sahip olup, bütün mühendislik çalışmaları tamamlanmıştır. Önceki yıllarda büyük gürültü koparan mayınlı sahaların on bin dekarı da bu çiftlik arazisi içindedir. Çiftlik, Avrupa’daki 21 küçük ülkenin topraklarından daha büyük bir alana sahiptir. Esasen İsrail firmaları mayınlı sahaların temizlenmesiyle birlikte Ceylanpınar Çiftliği’nin sulama projesinin yapımını da istemekteydiler.  Bu talebin ve arkasındaki niyetlerin “Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Emperyalist güçler, bu proje ile dört hedefe ulaşmayı planlamışlardır. Birinci amaçları petrol kaynaklarına sahip olmaktır. Bu amaçlarını Irak ve Sutiye'nin işgali ile büyük oranda gerçekleştirdiklerini söylemek mümkündür. İkinci amaçları, başta GAP Bölgesi olmak üzere Yukarı Mezopotamya Ovası’nı ele geçirerek hububat güvenliğini sağlama almaktır.  Üçüncü hedefleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarını ele geçirerek uluslar arası bir yönetime teslim etmek ve İsrail’in gelecekteki su güvenliğini sağlamaktır. Dördüncü hedefleri ise, Gaziantep ve Şanlıurfa topraklarında bulunduğu ileri sürülen, radyoaktif enerji kaynaklı, Değerli Toprak Elemenlerine ulaşmaktır. "Büyük Ortadoğu Projesi”nin örtülü adı “Büyük İsrail Devleti’ni Kurma Projesi”dir. Şer cephesi el birliği ile bunun altyapısın hazırlama peşindedirler.

Dünya’da meydana gelen olayların akışını yönlendiren Yahudi Hanedanlığı, ABD ve AB’yi kullanarak bu projeyi adım adım hayata geçirmeye çalışmaktadır. Başarılı olup olmayacaklarını zaman gösterecektir. Türkiye-Suriye sınırı arasındaki mayınlı sahaların temizlenmesi karşılığı İsrail yada İsrail bağlantılı bir firmaya kiraya verilmesi, esas hedef olan hububat kuşağına koridor açılmasına neden olacaktı. Bu koridorun açılmasına izin verilseydi, sonraki hedef Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovaları olacaktı. Buralara da sulama yatırımları ile girmeye çalışacaklardı. Kamu oyunun baskısıyla, Türkiye böyle bir oyuna gelmemiştir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarının uluslararası bir yönetime bırakılması konusu, ilk defa dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından Avrupa Birliği ilerleme raporunun ekine koydurulmuştur. Emperyalizm işte bu kabul edilemez isteklerini gerçekleştirebilmek için, Türkiye’nin dış borcu yüksek bir ülke olmasından da istifade ederek IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşları  baskı unsuru olarak kullanmıştır. Bu sebeple Türkiye IMF’ye direnmekte haklıdır.

Bulunduğumuz coğrafya zor ve tehlikeli bir coğrafyadır. Bu coğrafyada bölünmeden barınabilmek için dünyada oynanan oyunları çok iyi ve doğru okumak zorunludur. Türkiye kendi geleceği ile ilgili olarak tutarlı bir programa sahip olmadığı için küresel güçlerin programına tabi olmak zorunda kalmıştır. Yüz yıl önceki "Saltanat Şurası", günümüzde "Terörsüz Türkiye Komisyonu" olarak yeniden kurulmuştur. Bugüne kadar izlenen politikaları değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’nin olayların gerisinde kaldığı ve küresel aktörlerin yönlendirmelerine tabi olduğu izlenimi edinilmektedir. Bu konuda yanılmış olmayı çok isterdim fakat görüntü malesef böyledir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesine giden yolda Ceylanpınar, Mardin, Kızıltepe ovaları ve Atatürk Barajı önemli bir mevzidir. Bu mevzinin düşmesi asla kabul edilemez. Bu sebeple Türkiye kamu oyu Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovaları ile barajlarımızdan gözünü ayırmamalıdır. Emperyalizmin tuzaklarını göremeyen ve bu tuzakların temizlenmesi için çözüm üretemeyen bir milletin bu coğrafyada varlığını bölünmeden sürdürmesi mümkün değildir.

(15, Ağustos, 2025-Ordu)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —