MİTİNG MEYDANLARININ DİLİ
Necdet Topçuoğlu
Hayatım boyunca sayısız miting izledim, birçok hatip dinledim. Dinlediğim hatipler arasında en etkilisi Rahmetli Osman Bölükbaşı, kitle ile en iyi iletişim kuran da Süleyman Demirel idi. Siyasetin en görkemli alan çalışması, düzenlenen mitinglerdir. Aslında o muhteşem kalabalıkların bir siyasi dili vardır. Bu dili anlayan liderler siyasette başarılı olur, anlamayan liderler ise geride kalan nalları toplarlar. Osman Bölükbaşı kalabalık meydanlara şöyle seslenirdi. Değerli vatandaşlarım, harmanınız çok iyi maşallah, bakalım çeciniz nasıl olacak derdi. Buğday tarlada sap ve başak olarak çok iyi görünse bile, biçerdöğer tarlaya girdiğinde, bunkere dolan dane verimi önemlidir. Çiftçilerimiz elde edilen deneye çec demektedirler.
Miting meydanlarının çeci, mitingi düzenleyen partiye sandıktan çıkan oy miktarı demektir. Osman Bölükbaşı meydanların dilini çok iyi anlardı. Muhteşem bir hatip olduğu için, herkes onu dinlemeye gelir, alkışlar, fakat oylar sandığa yansımazdı. Rahmetli bu duruma çok kızardı. Birde seçilen milletvekilleri, seçimden sonra iktidar partisine geçtiği zaman çok ağır konuşurdu. Bu beyler düğünü bizimle yaptılar, gerdeğe başkalarıyla girdiler derdi. Hatta bir seçim döneminde, adaylardan seçildikleri takdirde başka partiye grçmeyeceklerine dair, noter belgesi aldığı bilinmektedir. Söz konusu belgelerin bir yaptırımının olmadığını oda biliyordu. Buna rağmen partisinden ayrılan milletvekilleri olmuştur.
Liderler arasında meydanlardaki insanlarla en iyi iletişim kuran lider, Süleyman Demirel'di. Konuşmasında kısa cümleler kullanır, ortalama bir yurttaşın anlayacağı kadar basit konuşurdu. Yeni parladığı yıllarda, Osman Bölükbaşı'nın memleketi Kırşehir'e gider. Kırşehir halkı kendisine çok ilgi gösterir ve kurban olarak deve keserler. Daha sonra Bölükbaşı gittiğinde ise ona da koç kurban etmişlerdir. Demirel ile Bölükbaşı Meclis de karşılaştıklarında Demirel, üstat sizin memlekette bana deve kurban kestiler, yazık sana da koç kesmişler diye damarına basmak istemiştir. Bölükbaşı, evet doğru söylüyorsun, Kırşehir halkı kadirşinastır, deveye deve, koça da koç kurban keserler demiştir. O yıllarda siyaset adeta bir sanattı. Günümüzde siyasetin dili kirlenmiştir.
Yaşadığım süre içinde Türkiye'den birçok lider geldi geçti. Hepsinin ayrı özellikleri vardı. Bülent Ecevit de oldukça iyi bir hatipti. Ancak kitlelere hitap eder, halk ile bireysel iletişime girmezdi. Necmettin Erbakan özellikle kendi kitlesi üzerinde güçlü bir hakimiyet kurmuştur. Ayni şekilde Alpaslan Türkeş, milliyetçi taban üzerinde net bir etkinlik sağlamıştır. Son 20 yılda Recep Tayyip Erdoğan, partisine bir sosyolojik taban oluşturmuş, bu tabanı sürekli konsolide ederek iktidar olmayı başarmıştır. Erdoğan da meydanların dilini çok iyi anlayan bir lider olarak siyasi tarihteki yerini almıştır. Ancak rejim değişikliğine kadar uzanan politikalar sonucunda, halkın çoğunluğu fakirleşmiş olup, Cumhur İttifakının partilerine ilgi duymamaya başlamıştır.
Son yıllarda siyasi partilerde meydana gelen bölünmeler sebebiyle çok sayıda parti ortaya çıkmıştır. En son aldığım bilgilere göre resmi olarak kurulmuş olan siyasi parti sayısı 186 olmuştur. İktidar ortakları tek parti gibi hareket ettiklerinden, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Meclis çoğunluğunu almaktadırlar. Muhalefet partileri ise çok parçalı olduğundan rejimi değiştirebilecek çoğunluk sağlanamamaktadır. Özgür Özel'in CHP Genel Başkanı olmasından sonra, mitinglerin sayısı artmıştır. Meydanlarda ciddi kalabalıklar toplanmaktadır. Söz konusu kalabalıkların sadece bir partiye ait olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Bölükbaşının dediği gibi meydanlardaki harman iyi ama, elde edilen dane yetersizdir. Söz konusu oylar tek bir ittifakta veya bir partide toplanmıyorsa bu kalabalıkların bir önemi yoktur.
Meydanların dili anlaşılmadıkça, harcanan her türlü maddi veya manevi kaynak boşa harcanmış olmaktadır. Toplum, biz iktidardan memnun değiliz, değiştirmek istiyoruz ama, muhalefette de tek partide toplanmak istemiyoruz demektedir. İşte bu durumda, öncelikle Milliyetçi partiler tek çatı altında bileşmelidirler. Meydana gelecek yeni milliyetçi partinin, CHP ve diğer partilerle kuracağı işbirliği sonuç almaya daha yakındır. Siyasi partiler Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan hiç ders almamış görüntüsü vermektedirler. Her parti seçmenin kendilerine mecbur olduklarını sanmaktadır. Bu kafalar değişmedikçe, durumun değişmesi mümkün değildir. Türkiye'nin günümüzün Atatürk'üne ihtiyacı vardır. Onunda çok zor olduğu bilinmektedir.
(18, Eylül, 2025-Ordu)