Mithat Baş


UZUN KIZLAR EFSANESİ

Yüzlerce yıl önce Mesudiye yöresinde üç Türkmen kardeş yaşarmış. Bu kardeşler kış mevsiminde yörenin kuytu ve sıcak yerlerinde, yaz mevsiminde de yüksek yaylalarda yaşamlarını sürdürürlermiş.


UZUN KIZLAR EFSANESİ

Mithat Baş

Yüzlerce yıl önce Mesudiye yöresinde üç Türkmen kardeş yaşarmış. Bu kardeşler kış mevsiminde yörenin kuytu ve sıcak yerlerinde, yaz mevsiminde de yüksek yaylalarda yaşamlarını sürdürürlermiş. Her üç kardeşin de sürülerce koyunu ve yüzlerce atı varmış. Aileleri de kalabalıkmış.

Karababa, Karaaslan ve Eriçok adındaki bu üç kardeş çanlı kelekli koyun sürüleri ve yağız atlarıyla mutlu bir şekilde yaşarlarken, günlerden bir gün büyük bir düşman ordusu çıkagelmiş. O yüzyıllarda Ordu yöresi yaylaları Türkmen beyleri ile Pontus Rum Devleti arasında zaten sürekli el değiştiriyormuş. Düşmanın gelmesiyle Türkmenlerin bu yaylalardaki mutlu yaşamları da sona ermiş. Sona ermiş ama Türkmenler hemen teslim olmamışlar. Düşman ordularıyla aralarında denk olmayan ama yiğitçe bir mücadele başlamış. Karababa ve Karaaslan adlı kardeşler savundukları tepelerde daha fazla dayanamayıp aileleriyle birlikte şehit düşmüşler.

Üçüncü ve en kuvvetli olan kardeşin askeri daha çokmuş. Onun için de bu kardeşin bulunduğu tepeye “Eriçok Tepesi” denmiş. Eriçok Tepesi müstahkem bir kalenin bulunduğu, bir tarafı kayalık ve uçurum olan yüce bir tepedir. Türkmenlerin tepenin aşağı yamaçlarında obaları varmış. Düşman gelince obadakiler topluca kaleye sığınmışlar. Düşman Eriçok tepesini de kuşatmış. Tepenin üzerindeki kalenin önlerinde günlerce savaş olmuş. Düşmanlar tepeyi savaşarak alamayacaklarını anlayınca beklemeye başlamışlar.

Kalede yiyecek ve su bitmiş. Günün birinde kaledeki Türkmenler artık susuz kalamayacaklarını anlayınca Eriçok Tepesinin yakınlarında bulunan Kümbet Çeşmesine su getirmeleri için oniki savaşçı ve iki yiğit kız göndermişler. Kızlar çeşmeden suyu doldurmuşlar, savaşçılar da kendilerine saldıran düşmanla mücadeleye başlamışlar. Oniki savaşçı savaşadursun, kızlar Eriçok Tepesine hızla tırmanıyorlarmış. Ama düşman durur mu? Oniki yiğidi şehit ettikten sonra kızların peşine düşmüşler.

İki yiğit Türkmen kızı, kaleye epeyce yaklaşmışlar, fakat düşman atlıları da peşlerinden yetişmiş. Düşmanın nefesini enselerinde hisseden kızların başka çareleri kalmamış:

“Allah’ım” demişler… “Bizi düşmanın eline teslim etme… Yeri yar da yerin dibine girelim… Onların eline teslim olmaktansa ölmek daha iyidir…”

Yüce Tanrı onların bu masum isteklerini kırmamış. Yer yarılmış ve onları toprak bağrına basmış. Kızların öyle uzun öyle güzel saçları varmış ki, saçlarının bir kısmı dışarıda bile kalmış.

Uzun bir mücadeleden sonra Eriçok Tepesi de düşmüş.

Yerin yarılıp yarılmadığını bilemeyiz ama, uzun kızların mezarları ve Eriçok Tepesindeki yüzlerce mezar bugün bile durmaktadır. O civarlar gezildiğinde, efsaneyi bilenler ister istemez ürpermektedir.

Her üç tepede de; Yani Eriçok, Karababa ve Karaaslan Tepelerinde bu mübarek zatların mezarları olduğu bilinmekte ve çevrede yaşayan köylülerin adaklarını kestikleri “ziyaretler” olarak kutsallıklarını devam ettirmektedirler.
***
Derleme: Uzun Kızlar Efsanesi 1982 yılında Mesudiye Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü yaptığım sırada Kültür Bakanlığı derleme standartlarına uyularak olayın geçtiği yörede tarafımdan derlenmiştir.

Ana Karakterler:

tarih, türk kültürü, mithat baş tarih araştırmaları